Kafamı şöyle bir dağıtmak, günün hayhuyundan birazcık kurtulmak, süngerleşen beynimi azıcık süzmek için hergün en az bir-iki saat belgesel kanallarını geziyorum. Bu seferki turumda Discovery Channel'ın iki programına takıldım. Efsane Avcıları bu kez bir 'halk deyişini' test ediyorlardı. Bizim; kabalığı, dikkatsizliği anlatmak için kullandığımız 'Züccaciye dükkanına girmiş fil' tanımlaması, Latin ülkelerinde 'Seramikçiye girmiş boğa' şeklinde kullanılır. Efsane Avcıları da boğaların dikkatsizliğini test etmek için, çitlerle çevrili bir alanın ortasına, hayvanların yaralanmasını önleyecek yumuşak maddeler kullanarak raflar inşa ettiler. Sonrada bunu ikinci el eşya satıcılarından aldıkları yüzlerce züccaciye malzemesi ile doldurdular. İçeriye iki kızgın boğa salıp, ortalığın savaş alanına dönmesini beklemeye koyuldular. Ama oda ne? Boğalar rafların ortasında, slalom ile bale arasında son derece zarif figürler sergileyip, bir tane bile bardak kırmadan koşturup durmuyorlar mı? Böylece yanlış bir inanış, Efsane Avcıları tarafından tarihe gömülmüş oldu. Ben bir züccaciye dükkanında o hızla koşuyor olsaydım, çıkışta en az bir maaşım tutarında zarar-ziyanı ödemek zorunda kalırdım! Gözlerimi kırpmadan izlediğim ikinci programise Discovery Channel'ın yenilerinden 'Prototipini Yap' adlı yapımdı. Dahi düzeyinde 4 mühendis, her hafta insanların hayatlarını kolaylaştıracak bir icat gerçekleştirip, prototipini yapıyorlar. Bizim dahiler bu kez 'Trafik Delici' adını verdikleri bir araç geliştirdiler. Diyelimki, önünüzde trafik tıkandı. Aracınızın ön ve arkasında bulunan çelik krikolara bağlı tekerlerler yana açılıyor ve aracınızı havaya kaldırıp, önünüzdeki otomobillerin üzerinden ilerlemenizi sağlıyor. Her yöne hareket edebilen tekerlerler sayesinde aracınızı kaldırımın yanına bırakılmış bir başka aracın üzerinede ona zarar vermeden park edebiliyorsunuz. Vallahi seri üretim egeçilse, bütün İstanbullular otomobil fabrikasının önünde kuyruk olur!..