TRT 6, Kürtçe yayın yapan ilk resmi televizyon kanalı olarak deneme yayınlarına başladı. Kanalın resmi açılış ise 1 Ocak'ta yapılacak. Geçenlerde TRT 6'dan geldiler. Kürtçe televizyon kanalı için ne düşündüğümü sordular. Uzun uzun anlattım. Ama anlatırken kendi içimde ikiye bölündüğümü de fark ettim. Evet, insanların "ana dillerinde" televizyon izlemek en doğal hakları. Üstelik TRT, Kürtçe yayın şemsiyesi ile bölge insanına ulaşarak, ROJ TV'nin yıllardır sürdürdüğü kampanya ve dezenformasyondan onları bir ölçüde koruyabilir. Zira sorunları çözmenin ilk adımı, "aynı dilden konuşmak"tır. Buraya kadar her şey iyi hoş da bundan sonrası kafamı karıştırıyor. Peki ya bu uygulamanın ardından ne gelecek? Lazca, Çerkezce, Ermenice, Rumca televizyon kanalları mı? Ya bu coğrafyadaki tüm etnik gruplar Kürtler'e tanınan hakları talep ederse ne olacak? TRT 20 kanala mı çıkacak? Kürt kültürü de bu coğrafyayı oluşturan harika mozaiğin bir parçası. Ama küçük taşları bir arada tutan, onları bir bütüne çeviren sıva-boya karışımı "derz" değil midir? Türkiye'nin derz'i de Türkçe değil mi? Anayasa'da "Türkiye'nin resmi dili Türkçe'dir" yazmıyor mu? Her Türk vatandaşı Türkçe öğrenmek zorunda değil mi? İşte bu noktada görev ve sorumluluk tamamen devlete düşüyor. Siz yıllardır Doğu'ya, Güneydoğu'ya okul ve öğretmen götürememişsiniz, dersliklerinizi tezekle bile ısıtamamış, oradaki çocuğa Türkçe öğretememişsiniz. Şimdi bu ayıbınızı ve eksiğinizi "örtmek" için "mecburiyetten" Kürtçe televizyon yayını yapmaya başlıyorsunuz. Önceki gün gazetelerin birinci sayfalarında Vanlı öğrencilerin okul önünde, eksi 20 derecede ayakkabısız, çorapsız ayaklarının nasıl morardığını gösteren fotoğraflar vardı. Acaba Kürtçe televizyon yayını için harcanan trilyonlarla bölge çocuklarına sıcak dersliklerde Türkçe öğretmek daha hayırlı olmaz mıydı?