Dünyada en etkin sivil toplum inisiyatiflerinden biri haline gelen, hatta siyasi liderlerin ve partilerin kaderini etkileyecek kadar güçlü bir lobi oluşturan eşcinseller, Türkiye'de de seslerini daha güçlü duyurmaya başladılar. Geçen hafta Kadir Çelik, Objektif programında bir bilim adamının tezinden yola çıkarak, "Eşcinsellik tedavi edilebilir bir hastalık mıdır?" sorusunu gündeme getirdi. Stüdyoda uzmanlarla birlikte travesti ve transseksüeller de vardı. Program o kadar büyük bir ilgi gördü ki, Kadir Çelik bu hafta da aynı konuyu masaya yatırmak zorunda kaldı. Dikkatimi çeken ise konuşmacı olarak yayına katılan eşcinsellerin engin bilgi birikimi, kendilerini ifade gücü ve münazara yeteneği idi. Bazen bilim adamlarını bile güç durumda bırakan anti tezleri ile "güçlerini" gösterme fırsatı buldular. Bence bu gücü arkasına alacak bir siyasi parti, bu seçimlerde olmasa bile gelecek yıllarda rakiplerine karşı avantaj sağlar. Aynı gece NTV'deki "Haydi Gel Bizimle Ol?"a konuk olan Fatih Ürek, sorgucu hanımların zorlu kuşatmasında cinsel tercihlerinin sorgulandığı dakikalarda adeta "ecel terleri" döktü. Ürek, özellikle Çiğdem Anad'ın "Kadınlara mı yoksa erkeklere mi aşık olursun?" şeklindeki sorusu üzerine topu nasıl çevireceğini bilemedi... Gecenin eşcinsellikle ilgili bir başka "açılımı" ise FOX On Haber'de yaşandı. Iğdırlı aile, şiddet uyguladıkları gerekçesiyle ellerinden alınıp, Hollandalı lezbiyen bir aileye verilen çocuklarını geri almak için Başbakan Erdoğan'dan yardım istiyordu. Kendimi o çocukların yerine koydum. Şiddeti savunacak değilim ama acaba çocuğun poposuna iki şaplak yemesi mi onu fiziksel ve ruhsal açıdan daha fazla incitir, yoksa "iki annelerinin" her gece aynı yatak odasında sabahladıklarını görmek mi? Bütün gece bunu düşündüm...