Kurtlar Vadisi'nde Polat'ın geride bıraktığı onca leşin arasına bir de Alman kurt köpeği katıldı. Polat, ormanda kendini kovalayan köpeği öldürünce "Hah..." dedim içimden, "Senin hakkından İskender Büyük gelemedi ama Panter Emel'den kurtulamazsın artık!.." Gerçekten de hayvanseverler adına son derece rahatsızlık verici bir sahneydi. Garibime giden, Polat'ın, peşinde İskender'in adamları varken hemen "şıp diye bulunacağı adreslere" gitmesiydi. Önce baba ocağı, sonra Memati'nin evi, arkadaşlarının mezarları, derken Deli Hikmet ve karısının bulunduğu hastane... E, Polat'ı bulmak isteyen, önce buralara bakmaz mı yahu? İskender'in adamları Polat'ın babasının evinin önüne "rötarlı" gelince, Polat tarafından "etkisiz" hale getirildiler tabii. E, peki sonrası? Diğer adreslere niye adam gönderilmedi ki? Bir de Polat'ın babasının evinin önünde, araba içinde 3 kişi öldürülüyor. Aileye ne sorgu, ne sual, ne polis takibi... Yahu kovboy filmlerinde bile en azından bir şerif vardı. Burada o da yok!.. Beni en çok üzen, bir kolunu kaybeden Güllü Erhan'ın durumu... Ama benim bildiğim Polat, kadim dostuna İskender'den kol nakli yapmadan, bu işi bitirmez... Kanser tedavisini reddeden Halo Dayı'nın sözleri de geceye damgasını vurdu: "Siz ömrümün son bir kaç yılında bana çile çektirmek istiyorsanız, hay hay, gideceğim hemen kamel tropiye!.." Dayımız "kemoterapi" demek istemişti de espri peşindeki senaristler tedavi gören binlerce kanser savaşçısının o anki ruh hallerini fena ıskalamıştı..