Salı gecesi Binbir Gece'yi izleyenlerin kanı dondu. Kendisine tecavüze yeltenen ressamın sırtına makası saplayıp, öldüren Füsun, kanlı cesedin başında eli-yüzü yine kanlar içinde bebeğine sarılmış korkuyla bakıyordu. Minik bebecik de belli ki dehşete kapılmış, hem ağlıyor hem de iç çekiyordu... Herhalde bir yaşındaki bebeğin yönetmenden aldığı komutlarla "rol kesecek" hali yoktu. Belli ki kanlı sahnenin dehşetinden o da nasibini (!) almıştı. Şimdi soruyorum: Bu bebek, bu kanlı sahnenin psikolojik travmasını nasıl üzerinden atacak? Reyting uğruna böyle bir sahneye "alet edilen" yavrucak, minicik beynine kazınan bu görüntüyü nasıl unutacak? Peki ya bebeklerini oyunculuk ajansına kaydettirip, böyle bir sahnenin orta yerine atan anne baba, o bölümden kazandıkları üç parayı gönül rahatlığı ile harcayabilecekler mi? Memleket bir haftadır Düşes Ferguson'un tespit ettiği görüntülerle çalkalanıyor. Daha önceki gündem maddemiz ise Hüseyin Üzmez'in cinsel istismarına uğradığı iddia edilen 14 yaşındaki kızın Adli Tıp'tan "hasarsız" raporu almasıydı. PKK ise yıllardır Güneydoğu'da gofret karşılığı 6 yaşındaki çocukların eline taş tutuşturup, polislere saldırtıyor... Ha zihinsel engelli bebeleri yurtta zincire vurmuşsunuz, ha ellerine taş, molotof kokteyli tutuşturup polisin üzerine saldırtmışsınız, ha evlendiğiniz kadının kızını da koynunuza almaya niyetlenmişsiniz, ha bir yaşında bebeyi sette kan gölünün ortasına oturtmuşsunuz... Hepsi de aynı oranda "çocuk istismarı"dır. Ve ne yazık ki bizler bugün çocuklara işkence etmekle aslında, "geleceğimizi istismar ettiğimizi" ve "yarınlarımızı sakatladığımızı" göremiyoruz...