GALATASARAY'ın yeni marşı Fenerbahçe derbisi sırasında Ali Sami Yen Stadı'nda ilk kez seslendirildi. Marşı sarı kırmızılı kulübün başkan yardımcısı Yiğit Şardan sipariş etmiş. Sözlerini de kardeşi ile birlikte yazmış. Camiaya hayırlı uğurlu olsun. Ancak marşın güftesinde yer alan bir bölüm kafama takıldı. Şöyle diyor: "Şampiyon olunca coşalım çılgınca, Çıldırın, Çıldırın, Cimbom için çıldırın!" Peki neden her derbi maçı öncesinde bu kadar gerilip, her maç sonrası çıkan olaylardan bu denli üzülüyoruz? Yanıtı basit. "Çıldırmaya" şartlandırıldığımız için. Fairplay ruhu; asalet, soğukkanlılık, saygı ve hoşgörü gerektirir. Peki her başarı sonrasında ille de "şuuru yitirmek" mi gerekir? "Çıldırın, çıldırın, Cimbom için çıldırın"ın, "Ölmeye, ölmeye geldik"ten ne farkı var? Tribünleri motive eden marşları yazarken bu detaya (!) azami özen gösterme zamanı gelmedi mi sizce? Gelelim ikinci marşa: Derbinin ardından Avrupa Müzik Genel Müdürü Cengiz Erdem tarafından aranjör Mert Ekren'e hazırlatılan "Yer Kırmızı Gök Sarı" adlı marşta ise "Ne Beşiktaş, ne Fener, teksin Cimbombom / Futbolu bıraksınlar, oynasınlar pinpon" şeklinde sözler geçiyor. Futbolu tek spor branşı olarak kabul edip, diğerlerini değersiz görme adeti eğer marşlar yoluyla tribünlere egemen olursa, bu ülkede olimpik sporların geleceği iyice tehlikeye girmez mi? Kulüplerin spor kulübü olmaktan çıkıp, giderek "Football Club" haline dönüştüğü, birkaç büyük kulüp dışında yönetimlerin olimpik sporlardan elini ayağını çektiği bir coğrafyada, bu kuraklığın marşlarla adeta "özendirilmesi" kabul edilebilir mi? Ve futbol takımı övülmek istenirken, masa tenisi oynayanlara biraz ayıp edilmiyor mu?