Bugün 1 Mayıs... Kimilerine göre lay lay lom makamında bahar bayramı... Kimilerine göre işçinin, köylünün, emekçinin bayramı. "Taksim'e çıkartırım, çıkartmam" tartışmaları arasında yeni ve gergin bir güne uyanıyoruz. Yılbaşında turist mıncıklayan tacizciye serbest, işçi bayramında işçiye yasak olan Taksim... Allah bir daha hiç kimseye 1977'nin acılarını yaşatmasın. Geçenlerde merhum Barış Akarsu'nun babası Selahattin Ağabey ile sohbet ettik. Meğer 1977'de madenci sendikasının başında Taksim'e yürüyenlerdenmiş. Dehşeti anlattı. Anılarında canlanan o görüntüleri yeniden görmemek için gözlerini kapattı. Elleri titriyordu. Olaylar patlak verince bir hana sığınmışlar, kurşunlar kulaklarını sıyırırken... Canını "tesadüfen" açık unutulan bir kapıdan girerek kurtarmış. Bugün yine Taksim'e bakan otellerin çatılarında provokatörler elleri tetikte bekliyor mu bilmem. Ama iyi bildiğim bir şey var ki, bu ülkeyi karıştırmak isteyenler her zaman olduğu gibi "hazır kıta" beklemekte... Aman oyuna gelmeyelim. Dün İpek Tuzcuoğlu'nun atv'deki Kadının Gücü programına Edip Akbayram konuk oldu. Programın kapanışında Edip Ağabey "1 Mayıs" marşını okudu. Sermayenin kanalında, bir kadın programının stüdyosunda, Edip Akbayram "1 Mayıs Marşı"nı söylüyordu. Benim zamanımda bırakın televizyonda söylemeyi, sokakta ıslıkla çalmak bile "ölüm" nedeniydi. Stüdyoya şöyle bir baktım. Tombul teyzeler ayağa kalkmış, ellerinde simli mendilleriyle Edip Ağabey'in 1 Mayıs Marşı'na tempo tutuyorlardı...