Türkiye bir radyo-televizyon cenneti... Bunu "içerik" açısından söylemek zor. Ama sayısal anlamda pek çok Avrupa ülkesine nasip olmayacak bir bolluk var. RTÜK kayıtlarına göre 23'ü ulusal, 16'sı bölgesel, 214'ü yerel, 16'sı kablolu, 37'si uydudan izlenebilen olmak üzere toplam 306 televizyon kanalı ve 1091 radyo istasyonu var. Peki MESAM, MSG, MÜ-YAP ve MÜYORBİR gibi müzik meslek birliklerinin telif kapsamına giren, yani eser sahiplerine hakkını ödeme sözü veren kaç radyo ve televizyon var? Sadece 57 televizyon kanalı ve 344 radyo istasyonu... Yani her 10 yayıncıdan 7'si müzik eserlerini izinsiz/korsan olarak kullanıp, yayınlıyor. (Yazı içinde geçen istatistik veriler MÜYORBİR'in Akort dergisinden alınmıştır) Şimdilerde pek çok radyo ve televizyon kanalında korsan yayıncılığa karşı kampanyalar düzenleniyor, oturumlar yapılıyor, anonslar ve çağrılarla halk "bilinçlendirilmeye" çalışılıyor. Ama iş, hak sahiplerine para ödemeye gelince "tık" yok!.. Peki bu işi denetlemesi gereken kurum hangisi? RTÜK... Türkiye'deki tüm ulusal ve yerel televizyon/ radyo yayınlarını denetlemekle yükümlü RTÜK; korsana karşı mücadelede yeterince etkin davranmıyor. Bir ülkede yayıncılığı denetlemek, sadece ahlaka ya da ulusal birliğe aykırı yayınları denetlemekle mi sınırlıdır? "Gizli reklam" bir yayıncılık suçudur da, bestecinin ya da şarkı sözü yazarının cebinden göz göre göre para çalmak suç değil midir? RTÜK'ün antenleri çok güçlü. Koca bir izleme komitesi var. Emniyet teşkilatının personelini bile gerektiğinde yerel yayınları izlemek için kullanabiliyor. Peki böylesine gelişkin bir "radar sistemi" neden korsan avında kullanılmıyor?