Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Kadın programında erkek olmak

Ne hikmettir bilinmez, beni en çok yemek pişirilen gündüz kuşağı kadın programlarına davet ederler. Aklıma kötü şeyler getirip, kalbimi bozmuyorum. Ya iştah açıcı bir görüntüm var ya kadınlar için cazip bir objeyim ya da bu mütevazılığım (!) yapımcıların hoşuna gidiyor!.. Şaka bir yana, davetler geldiğinde bir-iki mazeret ileri sürer, ertelerim. Ancak kaçacak yer kalmayınca gidip, teslim olurum. Zira kadın programında erkek olmak, göründüğü kadar kolay ve eğlenceli değildir. Söz meclisten dışarı, kadın sunucular ellerine bir erkek konuk geçirdiklerinde iyice bir hırpalama eğilimindedir. Köfte yoğurma ya da hamur açma konusundaki beceriksizliğiniz hoşlarına gider. Siz orada kan-ter içinde kalırken, onlar tüm ezilen ev kadınlarının intikamını alırcasına zevkten dört köşe olurlar. Neyse ki bekarlığın getirdiği "mecburi hizmetim" nedeniyle elim mutfak işlerine yatkındır. Bu nedenle çoğu kez intikam beklentilerini taç'a çıkartır, aksine ben ukalalık yapıp, sunucuların, şeflerin üzerine giderim. "Bu plastik kaşığı kızgın tavaya daldırıyorsunuz ama ateşi görünce kimyasal çözülmeye uğrayıp, kanser yapmasın" filan deyince, stüdyodaki herkes dumura uğrar. Beni programda ağırlamanın ekstra bir külfeti daha vardır. Hani adımız hiçbir şeyi beğenmeyen eleştirmene ve "gaf avcısına" çıkmış ya, bu yüzden karşımızdaki sunucular, programcılar konuşmalarına, hal, hareket ve davranışlarına azami özen gösterirler. Eh, doğal olarak bu "ekstra gerilim" işlerin iyice sarpa sarmasına, hataların çoğalmasına yol açar. Bir keresinde Yeşil Elma programının Oktay Usta'sı aşırı stresten mutfakta yangın çıkarıyordu. Yayını elde yangın söndürücüyle tamamlamıştık. Son olarak atv'nin Kadın Olmak programında elindeki yünden bir türlü ponpon yapamayan sevgili Berna Laçin'le de çok eğlendim. Ama ne yalan söyleyeyim, şahane ağırlandım...

ROL YETENEĞİ GEREKLİ
Dedim ya, kadın programında erkek olmak zor. İnsan bazen köfte yoğururken çok önemli bir memleket meselesi hakkında yorum yapmak zorunda kalıyor. Bir yandan doğru cümle kurmaya çalışırken, diğer yandan gömleğinizin kolu kıymanın içine girmesin diye uğraşıyorsunuz. Elişi hocası, haraşo örgünün ilmek sayısını anlatırken, konuşmalar size Fransızca gibi gelse de "ilgiliymiş" rolü yapmak zorundasınız. Elinize tutuşturulan elişinin hakkını verirken, bir yandan da yıllardır özenle üst üste dizdiğiniz karizma tuğlalarının bir anda yerle bir olmaması için olağanüstü çaba harcıyorsunuz. (Derya Baykal bir keresinde gömlek diktirmişti. Elimde yüksük ve iğne ile bacak bacak üstüne atmış halimi monitörde görünce şoke olmuştum.) İşin en zahmetli tarafı ise yemeklerin tadıldığı andır. Stüdyodaki aşçılara haksızlık etmek istemem. Aralarında uluslararası başarılara imza atmış olanlar bile var. Ancak ne kadar usta olursanız olun, canlı yayın stüdyosunun dar olanaklarıyla ayaküstü ve zamana karşı pişirilen yemeklerden "lezzet" beklemek hayalcilik olur. Bu nedenle, dişlerinizin arasında çıtırdayan çiğ pirinç tanelerine aldırmadan, kaşıkladığınız pilav için "Immmh, harika olmuş vallahi" filan demek mecburiyetiniz var. Ayrıca o kadar spotun altında yumurta çırpıp, hamur yoğururken bile terlememek zorundasınız. Kamera her zaman yakın planda olduğu için tabağın-çanağın içine düşecek bir ter damlası ya da saç teli, "sonunuz" demek olabilir. Ayrıca bir kadın programındaki davranışlarınızda son derece dikkatli olmanız gerekiyor. Fazla maço görünmek, programın kadın profiline itici gelebilir. Aşırı feminen ve ev işlerine yatkın görünmek ise karizmayı çatlatabilir. Velhasıl, kadın programında erkek olmak zor zanaat... Konuk olacak hemcinslerime stüdyoya girmeden önce bu yazıyı bir kez daha okumalarını öneririm.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA