Gemisi demir tarıyordu ama ne gam?.. O her zamanki teveküllü duruşuyla güvertede sigarasını tüttürmeye devam ediyordu batan güne karşı... Doktorları "Yapma, içme şu mereti" demişlerdi ameliyatından sonra... "EL" ne derse desin, o her zaman hayatına güzellik katmak için "SAVAŞ" vermişti. "DİNÇ" olsa ne olurdu, olmasa... O, SAVAŞ DİNÇEL'di nasıl olsa... Sağlık sorunları nedeniyle Sessiz Gemiler'deki rolü azalınca, benim için dizinin tadı tuzu da kaçmıştı zaten. Sessiz Gemiler... Savaş Ağabey'in aramızdan ayrılışı bile bir tiyatro tiradıydı sanki... Ne diyordu Yahya Kemal şiirinde? Artık demir almak günü gelmişse zamandan/ Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan/ Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol/ Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol... Tevazunun, tevekkülün, efendiliğin, zarafetin, hoşgörünün sahnelerdeki simgesi Savaş Ağabey de sessizce çıkmıştı yolculuğuna işte. Bir bayram sabahında, rıhtımdaki sevenlerinin gözünü yaşlı bırakarak... Savaş Dinçel'i yıllar önce atv'deki Ekmek Teknesi'nin çekimleri sırasında yakından tanıma şansını elde etmiştim. Bir saatlik röportaj sırasında birbirimizi öyle sevmiştik ki... Tam olmak istediğim insandı. Duyarlı ama kalender, üretken ama hayatın güzelliklerinden de kendini mahrum bırakmayan, hayata eleştirel gözle bakan ama kimseyi incitmeyen ve yüreği her zaman sevgiyle çarpan tam bir İstanbul beyefendisi... Aynı zamanda muhteşem bir grafik sanatçısı ve ressam olduğunu o röportajda öğrenmiştim. Oyunculuk yeteneğinin bu denli göz kamaştırıcı hale gelmesinde bu "gözlem ve ifade gücünün" rolü olmalıydı. Onun hakkında bir tek olumsuz fikir beyan edene rastlamadım. Ali Poyrazoğlu'ndan dinlediğim turne hikayeleri ile ona duyduğum sevgi ve saygı kat be kat arttı. Savaş Dinçel giderken televizyon izleyicilerine unutulmaz bir görüntüyü yadigâr bıraktı. Sessiz Gemiler'deki Mümtaz Bey bir bayram günü, hem de evlatlarının gelmediği bir bayram günü, yaşlı karısına balkonda ud çalarken, eşi uykuya dalar gibi hayata gözlerini yummuştu. Mümtaz Bey, tam da sürpriz çiçek buketinden goncaları eşinin üzerine yorgan gibi döşerken, onun uyumadığını, öldüğünü anlamıştı... Mümtaz Bey'in ölüm haberini bir bayram sabahı aldığımda gözlerime yaşların hücum etmesi bundandı... Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden/ Bir çok seneler geçti, dönen yok seferinden... Sessiz Gemi'nin kaptanını çok özleyeceğim...