Geçen hafta stüdyoda yaşananlar nedeniyle kıyasıya eleştirdiğim Flash TV'deki Acı Umut programında bu hafta "insanlığımızın nasıl öldüğüne dair" ibret belgeleriyle karşılaştım. Programa önce nur yüzlü bir anne katıldı. Beş erkek, bir kız çocuğu sahibiydi. Erkek çocuklarından biri kansere yakalanınca tedavisi için bankadan tüketici kredisi almak zorunda kalmış, ama geri ödeyememişti. Fedakar anne, borcu nedeniyle evini barkını da kaybetmiş, sokakta kalmıştı. Üstelik, kesinleşmek üzere olan cezası nedeniyle de hapse girmek üzereydi. Kızı telefonda "Ben el kapısındayım, yanıma alamam" dedi. Damadı, "Ben bu kadar kalabalık aileyle uğraşamam" deyiverdi. Oğullarından biri, "Ben bir milyon maaş alıyorum, nasıl bakarım" diye yan çizdi. Sonunda sunucu Yalçın Çakır isyan etti. "Yahu bu kadın, hırsızlık yapmadı, ahlaksızlık etmedi. Sadece yavrusunu sağlığına kavuşturmak için çırpınıyor. Sizler nasıl evlatsınız. Bu kadın bu stüdyodan çıktıktan sonra bu akşam sokakta kalacak. Yok mu yüreğinde bir damla insanlık kalan bir evlat?" Yoktu... Canlı yayındaki insanlık dramları bununla da bitmedi. 53 yaşındaki adamın, yeğeninin oğlu hastalanmıştı. Acil karaciğer nakli gerekiyordu. Anne baba hepatit virüsü taşıdığı için organlarını veremiyorlardı. Amca, yeğeninin oğluna karaciğerini vermeyi kabul etti. Ancak karaciğer naklinden sonra bünyesi çok güçsüz düştüğü için midesinde problemler baş gösterdi. Yeniden ameliyat oldu ve bu ağır operasyonlar nedeniyle çalışma yetisini kaybetti. Hastaneden çıktıktan sonra kendisine yardım etmesi için yeğenini aradı. Yeğeninden bir kısa mesaj geldi: "Bir daha beni rahatsız etme!.." Flash TV'deki Acı Umut programı ölen insanlığımızın ardından okunan fatiha gibiydi. Umutlarım da acıdı, içim de...