SİZLERE geçen hafta bu sütunlarda Alman ZDF kanalında AB'ye giriş öncesi anti-Türk kampanyalarına hizmet eder tarzda ekrana getirilen "Güneşe Yolculuk" filminden söz etmiştim. Pazar akşamı ise saat 02.30 sularında Fransız TV 5 Europe kanalında bir programa rast geldim. Dünya çingenelerini tanıtan bir programdı. Son dakikalarına yetişebilmiştim. Unkapanı'ndaki bir barda dans eden Roman kızları gösteriyorlardı. Kıyafetleri felaketti. Ayaklarında içlerini gösteren şeffaf şalvarlar, yüzleri gözleri kir-pas içindeydi. Barda bulunanların tamamı erkekti. Kendilerinden geçmiş vaziyette, tutkulu gözlerle ortada oryantal yapan 12-13 yaşlarındaki Roman kızlarını izliyorlardı. Ve dahası, 3-4 yaşlarındaki bir erkek çocuğu da tabanı delik bir ayakkabıyı darbuka gibi çalmaya çalışıyordu. Ortam son derece iğrençti... Ardından ekrana İspanyol çingeneleri getirildi. Deniz kenarında, ağaçların altında mükemmel kıyafetleri ve sanatsal figürleriyle, adeta bir müzikal sahneliyor gibiydiler. Durum giderek vahim bir hale geliyor. Bu tür yayınlarla Türkler'in Avrupa'ya ait olmadığı görüşü, Avrupalılar'ın kafasına kazınmaya çalışılıyor. Belli ki biz doğru programlarla Avrupa televizyonlarında Türkiye'nin batılı yüzünü tanıtamazsak, doğan bu boşluk, "propaganda" ile doldurulacak. Siyasiler ne söylerse söylesin, insanlar "gördüğüne" inanır. Televizyonun görsel etkisi şu anda aleyhimize çalışıyor. Bu gidişi kısa zamanda lehimize çevirmek zorundayız. Diplomatik atak eninde sonunda bizi bir şekilde AB'ye üye yapacaktır. Ama orada "benimsenmek" için, mutlaka "görsel atağa" ihtiyacımız var.