Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Okan Bayülgen ile test sürüşü

Acaba onun programına katılanlar ne hissediyordu? Geçtiğimiz Perşembe akşamı "olay yerinde" idim

Okan Bayülgen'i ekranın köşeleri arasına çok yakıştıranlardanım. Bugüne kadar yaptığı işleri burada eleştirirken, ondaki potansiyeli bilip, "mutlaka daha iyisini yapabilir" diye düşünerek kaleme sarılırım. Ve bir sonraki programının, bir öncekinden daha iyi olduğunu görünce de mutlu olurum. İşte bu nedenledir ki, pek çok programdan davet alıp, iş yoğunluğum nedeniyle nazikçe reddetmeme rağmen, "Herkes Bunu Konuşuyor" dan çağrılınca hiç düşünmeden "Gelirim" dedim. Meğer, Okan bütün televizyon eleştirmenlerini NTV'ye çağırmış ama hiçbiri gelmemiş. Malum, Okan'ın karşısına oturmak pek kolay değildir. Ne zaman ne yapacağı hiç belli olmaz. Bir kontra çıkartır, ne olduğunu anlamazsınız. Ve ben Okan Bayülgen'i en fazla eleştiren kişilerden biri olarak oradaydım... Yani kaşınmıştım.

SORUYA BAKIN!
Okan
'ın ilk ataklarını kolaylıkla savuşturdum. Ama Tan Sağtürk ve homoseksüellik tartışmaları sırasında Okan birden bana dönüp, "Televizyon eleştirmenleri arasında da gay olabilir mi?" deyince, diğer meslektaşlarımın programa katılma konusunda neden tereddüt geçirdiklerini anladım. Neyse ki, olayı espriyle geçiştirip, bu konuda ciddi yorumlar yapılmasının "abesle iştigal" olduğunu filan söyledim... Yoksa kan çıkacaktı! Şaka bir yana, program inanılmaz keyifliydi. Sadece televizyon dizilerini konuşacağımızı sanmıştım. Ama biz daldan dala konuyorduk. Uğur Dündar, "Şimdi bizim çocuk bu gay tartışmalarını izlediğinde ne yapacak? Acaba televizyonu kapatmışlar mıdır?" diyordu. O arada Okan'dan bir kontra yumruk da Özgür Ozan'a çıkıyordu: "Senin hiç porno kasetin var mı? Çıksa iyi olur yani... Hani erkek adamın porno kaseti olur gibisinden..."

KEŞKE ÇALIŞSAYDIM
Uğur Dündar
gidiyor, yerine bir başka "ağır şahsiyet" Osman Yağmurdereli geliyor. Okan ne yapıp, ediyor, lafı atlara getiriyor. Haydaaa... Bakar mısınız, sorular hep çalışmadığım yerlerden geliyor. Ben ne anlarım at yarışından. Hemen lafı kendi karasularıma çekmeye çalışıyorum. "At yarışlarıyla ilgili bir dizi çeksen iş yapmaz mı Osman Ağabey" filan diyorum. Meğer 1988'de TRT'ye yapmış. Çuvallıyorum... Dizinin adı "At Kestanesi" imiş. Bari gaf yakalayayım diye ortaya bir olta sallandırıyorum. "At kestanesi mi? Ne alaka yahu? O denizde yaşamıyor mu?" Kimse atlamıyor. Ama hınzır Okan komplomu yakalıyor. "Şaka yaptın değil mi?" Neyse ki Osman Ağabey televizyon izleyemediğim o gecede beni gafsız bırakmıyor. "40 Milyar alan oyuncular YTL'den sonra 40 lira alacak" diyor. Özgür de buna katılıyor. Okan işin içinden çıkamıyor. Ben kıs kıs gülüp, önümdeki kağıtlara not alıyorum. "Gaf Kürsüsü için: 40 lira değil, 40 bin lira alırlar..." Bu arada Okan, eski eşi Zeyno Gönenç'i reklam jeneriği olarak kullanıyor. Ona dönüyor, soru soruyor, Zeyno tam ağzını açacakken, "Evet şimdi kısa bir ara" diyor. Zeyno, zamanında Okan'ın kafasına bir merdane indirmediğine pişman oluyor.

AH BE KADIN!
Derken, bir hanımefendi telefonla programa bağlanıyor. Sözde gözüne kestirdiği bendenizi sıkıştıracak. "AB için siz gazeteciler ne yapıyorsunuz?" diyor. Magazincilere saldırıyor. Durumu örneklerle izah ediyorum. Ama içimden geçenler başka tabii. Söylememek için kendimi zor tutuyorum: "Ah be kadın, AB yolunda her şeyi hallettik de geriye bir tek gazetelerdeki baldırı çıplak haberler mi kaldı? Az önce Uğur Ağabey buradaydı. Bak, adamın yolsuzluk haberini sansürlemişler. Biz eğer demokratikleşmeyi, insan haklarını, ekonomiyi düzeltir de, sadece magazin basınımız nedeniyle AB kapısından çevrilirsek, o zaman konuşalım..." Velhasıl, ben de "Okan Bayülgen tecrübesi yaşamış" kişiler arasına katıldım. Vallahi korkacak bir şey yok. Eli çok hafif, hiç acıtmıyor!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA