Avrupa Komisyonu'nun önemli ve olumlu yankılar uyandıran son Türkiye raporu, gündemi işgal etmeyi sürdürüyor. Bu raporun en önemli boyutu, AB üye devlet temsilcilerine bir an önce daha fazla fasıl açılması için Komisyon tarafından yapılan çağrıydı. Bu çağrının ne kadar etkin olduğunu Konsey toplantısı ve kararları son- rasında öğreneceğiz. Şu anda kesinleşen, temmuz ayında başlaması gereken, fakat Almanya tarafından ertelenen Bölgesel Politikalar ve Yapısal Enstrümanların Uyumu faslının, fiili müzakerelerinin başlayacağı...
Kasım ayında toplanacak olan Hükümetler arası Konferans, Türkiye ile ilişkilere yeni bir ivme vermesi için, Bölgesel Politikalar dışında başka fasıllar açabilir mi? Çok büyük bir ihtimalle bu gerçekleşebilir. Ancak burada esas olan, AB ülkelerinde "ilerlemeyen müzakere sürecini" canlandırma iradesinin güçlü biçimde ortaya çıkmış olması. Yeni bir faslın üç yıl sonra fiilen müzakerelerine başlanması, kendi başına ciddi bir dinamik yaratacak ve ilişkilere hayatiyet getirecektir. Almanya'da kurulacak hükümet, Hıristiyan Demokrat CDU/CSU'nun ağırlığını dengeleyecek bir yapıya kavuşacağından, Almanya ile beraber Türkiye'nin üyeliğine "muhalif çekirdek" oluşturan Hollanda ve Avusturya'nın bundan olumlu etkileneceğini varsaymak yanlış olmaz.
Türkiye'nin üyeliğine karşıtlık, bugün itibarıyla AB içinde Almanya, Hollanda ve Avusturya üçgeni ile Güney Kıbrıs ve onu yalnız bırakmaktan çekinen Yunanistan ikilisine indirgendi. Strateji belgesinde Avrupa Komisyonu, Kıbrıs konusunda her iki kesime de çözüm için çağrı yaparak, AB üyesi Güney Kıbrıs'a ciddi bir uyarı yaptı. Adada açılması hedeflenen müzakereler için, strateji belgesinde her iki kesim için eşit statü gözetilerek yapılmış olan çağrı, Güney Kıbrıs'ın AB içinde konumunun önemli biçimde zayıfladığını gösteriyor. Son dönemde, Güney Kıbrıs yetkililerinin yaptıkları radikal çıkışların da, AB içinde nasıl rahatsızlık yarattığını bu gelişmelere bakarak anlayabiliyoruz.
Müzakerelerin canlılık kazanması için, uluslararası dengeler Türkiye açısından avantajlı bir noktaya gelmiş görünüyor. Yunanistan, içinden çıkamadığı kriz yüzünden yakında muhtemelen 10 milyar euro mertebesinde ilave desteğe ihtiyaç duyacak ve AB içinde baskı gücünü kullanabilmesi zorlaşacak. Tüm itibarını geçirdiği kriz ve Rusya ile olan ilişkileri yüzünden yitiren Güney Kıbrıs'ın ise, tek başına yeni fasılların açılmasını, özellikle de enerji faslını engellemesi pek olanaklı durmuyor.
AB, muhtemelen ciddi bir açılım yapmak için Türkiye'den bir işaret bekledi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın son ortaya koyduğu ve iç siyasette çok tartışıldığı için müspet dış etkileri ihmal edilen demokratik açılım paketi, Avrupa Birliği'nin tavır değişikliğinde anahtar rol oynamış gözüküyor. Türkiye'nin AB hedefini bu paketle teyit etmesi, gergin ve endişe verici bir uluslararası ortama rağmen, AB'ye muhtemelen ilişkilerimizi canlandırma iradesi için gerekli ivmeyi verdi. Bu canlanma, kendi fazıl dinamiğini sayesinde, birçok alanda hızlı adımlar atılmasına ve kalıcı, sağlam bir ortaklığın oluşmasına gidecek bir fırsat olarak görülmeli. Komisyon raporu ve müzakereleri başlayacak olan fasıl, bu dönüşümün başladığına işaret ediyor.