Türkiye'de hükümet başkanlarının ABD ziyaretleri, daima önemli olmuştur. Ne var ki, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bugün başlayan ABD ziyareti, iki değişik alanda büyük beklentiler oluşturdu. Bu ziyarete katıldığım için gözlemlerimi sizlerle ayrıntılı biçimde paylaşacağım. Ancak şimdiden iki önemli boyutu biraz daha açmak gerektiğini düşünüyorum.
Birinci husus, Ortadoğu'daki gelişmeleri kapsıyor. Suriye'deki iç savaş, giderek Türkiye'ye sirayet ettirilmeye çalışılıyor. Ne var ki ABD, George W. Bush döneminde çok ciddi sorunlar yaşadığı askeri operasyon sonrasında, Ortadoğu'ya askeri bir müdahalede bulunmayı reddediyor. Kendi kamuoyuna bunu izah edemeyeceği gibi, Vietnam Savaşı sonrası oluşan sendroma benzer biçimde, "savaşı kazandığı halde başarısız olmak" diye nitelenebilecek bir gelişmeden ciddi biçimde çekiniyor.
Suriye'deki rejim, halkın ezici çoğunluğu tarafından reddedilse dahi, iktidarı bırakmayan ve katliam yapabilen bir güce sahip. Bu gücün arkasında iki büyük müttefiki bulunuyor: Sahada onun yanında milisleri ve askeri desteğiyle savaşan İran ile uluslararası düzeyde desteğini çekmemiş olan Rusya Federasyonu. Sovyetler Birliği dönemlerinden beri ilk kez Eskadra, yani Rus donanması, Pasifik'ten Akdeniz'e ciddi sayıda gemi gönderiyor. Geçen hafta John Kerry ile Serguei Lavrov görüşmesinde, Esad'ın ülkeyi terk edebileceğine dair bazı işaretler alındığı sanıldı, fakat bu konuda hiçbir ilerleme olmadı. Rusya, dünyada olmasa da, bölgede ABD'yi dengeleyebilecek güce sahip olduğunu herkese göstermek istiyor ve bunu Suriye üzerinden yapmayı seçmiş bulunuyor.
Ortadoğu'da diğer bir endişe Irak: Türkiye, giderek ekonomik hinterlandı haline gelen Irak Kürdistanı ile petrol ve gaz alımı gerçekleştirmek istiyor. ABD, bunun merkezi Irak hükümetinin onayıyla gerçekleşmesini istiyor. Gelecek on yıllar için büyük ekonomik ve stratejik önemi olan bu pazarlık, yarınki Recep Tayyip Erdoğan ve Barack Obama görüşmesinin en önemli maddelerinden biri olacak.
İkinci önemli boyut, ABD-AB transatlantik serbest ticaret anlaşması ve Türkiye'nin buna dâhil olmak için atacağı adımlar: Bu konuda ABD yönetimi, henüz resmen Kongre'den onay almadığı için, çok büyük bir olasılıkla sadece ilkeler üzerinden tartışmak isteyecek. Türkiye ise, çok zor bir sistem önererek AB ile paralel müzakereler yürütmeye ikna etmek için çaba sarfedecek. ABD'den gelen işaretler, farklı menfaatlerin çarpışmasından ötürü, bu konuda tam anlamıyla bir siyasi irade oluşmadığını gösteriyor.
Görüldüğü gibi Türkiye için büyük önemi haiz iki konu da, dünyadaki dengelerin parçası olan temel konular. Başbakan çok zor bir müzakereye giriyor, ancak konumu da güçlü. Müzakerelerin zor geçecek olması, ziyaretin tarihi bir dönemeci işaret ettiğini de unutturmamalı: ABD'de en yüksek protokol ile hazırlanan ve tam gün sürecek bu görüşme, Türkiye ile ABD'nin 21'inci yüzyıldaki ittifakının çerçevesini belirleyecek.