On bir AB ülkesi dışişleri bakanı, perşembe günü EU Observer'da dikkatle kaleme alınmış bir bildirge yayınladılar ve Türkiye konusunda AB'nin kurumsal tavrını ciddi biçimde eleştirdiler. AB tarihinde bu tür bir ortak demeç, muhtemelen ilk kez kullanılıyor. Uzun zamandan beri gelmekte olan bir dip dalgasından sıklıkla bahsetmiş, AB içinde Türkiye konusunda ciddi bir yüzleşmeye gidilmesi ihtimalinin yaklaştığını vurgulamıştım. Bu çıkış, böylesi bir sürecin ilk çarpıcı adımı olarak bugün karşımıza çıkmış bulunuyor.
Bildirgenin başlığı, zaten yaklaşımın mesajını açıklıyor: "Türkiye ve AB: Fırtınalar içinde emniyetli yolu bulmak" başlığı, AB içinde var olan çalkantıların Türkiye'nin önemini unutturmamasını hatırlatmak için bulunmuş çarpıcı bir cümle...
AB'nin siyasi bir belge yayınladığında, kullandığı her terimin tartılarak, ölçülerek, belli bir mesaj vermesi hedeflenerek kullanıldığı bilinen bir gerçek... On bir bakanın imzaladığı ortak belgenin de, AB içindeki çeşitli dengeleri gözeterek hazırlandığı her cümlede belli oluyor. Zamanlaması ve üslubuyla bu çıkış, Türkiye'nin maruz bırakıldığı "kapıda bekleme" siyasetinin iflas etmiş olduğuna dair tarihi bir belge oluşturuyor.
İmzalayan ülkelerin çoğu, Türkiye'nin AB oluşumu içinde yer almasına geleneksel olarak destek veren ülkelerden ibaret. Ne var ki, bunların içinde dev bir sürpriz bulunuyor: Federal Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westervelle, bu tarihi bildirgenin imzacılarından biri olarak görünüyor. Westervelle'nin, iktidar koalisyonunun küçük ortağı olarak bu bildirgeyi Şansölye Merkel'in bilgisi dışında imzalamış olması imkân dâhilinde olmadığından, Almanya tarafında Türkiye'ye yepyeni bir açılım hazırlığı olduğu açıkça belli.
Kimler imzaladı?
Belgeyi imzalayan ülkeler, Baltık Cumhuriyetleri, İskandinav ülkelerinden İsveç ve Finlandiya, doğal olarak Birleşik Krallık, Orta Avrupa ülkelerinden Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Slovenya, İtalya ve Federal Almanya'dan oluşuyor. Enteresan biçimde, İspanya ve Portekiz'in imzaları bulunmuyor. İrlanda da aynı biçimde adı görünmeyen ülkeler arasında gibi duruyor. Ne var ki her üç ülke de bugün itibarıyla dev bir finansal kriz dalgasını önlemek için gece gündüz çalıştıklarından, Türkiye ile ilgili bu çalışmaya katılamamış olabilirler. Ancak aynı durumda olan İtalya, imzasını atmaya çekinmemiş görünüyor.
Bildirgenin altında hemen hiçbir Akdeniz ülkesinin imzası olmaması kadar, komşu ülkelerden de ses çıkmaması dikkat çekiyor. Romanya ve Bulgaristan'ın bu aşamada destek vermemeleri, olumsuz olmaktan çok olumlu bir durum gibi dahi ele alınabilir.
Kıbrıs sorunu...
Bildirinin sonunda, Kıbrıs'la ilgili atıf var. İmzacı bakanlardan Erkki Tuomioja, önce babası, sonra da kendisi Kıbrıs'ta "arabulucu" görevi üstlenmiş biri olarak Kıbrıs cümlesini muhtemelen kaleme almış, çünkü her kelimesi tartılarak hazırlanmış bir diplomatik mesaj örneği olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye'den limanları açmasının Kıbrıs ötesinde ne kadar ciddi bir önemi olacağı vurgulanırken, BM çerçevesindeki uzlaşma görüşmeleri için kuvvetli bir mesaj veriliyor. Bu cümlede Hristofyas "başkan", Derviş Eroğlu da "Doktor" sıfatlarıyla geçiyor olsa da, her ikisini aynı düzeyde ele alan ve Güney Kıbrıs'a "aklında olsun" demek isteyen bir denge kurulmuş.
Avrupa Komisyonu'nun "yenilenmiş olumlu gündem" girişimi, on bir bakan tarafından "üyelik müzakerelerini güçlendirici ve tamamlayıcı olması kaydıyla" destekleniyor.
AB hedefinden hiçbir zaman vazgeçilmeyeceğini, gerekirse reform çalışmalarının "Ankara kıstasları" adı altında yapılacağını devamlı vurgulayan Başbakan Tayyip Erdoğan ve AB Bakanı, Başmüzakereci Egemen Bağış'ın bu siyasi tavrının ne denli doğru olduğu da bu vesileyle ortaya çıkmış bulunuyor. Büyük ozan Nâzım Hikmet'in sıklıkla tekrarladığım dizesine gitti aklım: "Çanağında balın olsun / gelir arısı Bağdat'tan..."