"Irak Meclisi'ndeki en büyük Sünni koalisyonu olan Sünni es-Siyade Koalisyonu'nun Başkanı Hamis Hançer, sivilleri hedef alan Zaho saldırısının bir terör örgütü saldırısı olduğunu belirtti ve bu saldırıların önüne geçilmesini istedi.
Bağdat Rejimi, daha doğrusu Bağdat Rejimi içindeki İran paralel devleti ise saldırıyla ilgili olarak hemen Türkiye'yi suçladı. Erdoğan, Putin ve Reisi'nin buluştuğu Tahran Zirvesi'nin hemen ertesinde… Madem 'Türk ordusu bizim topraklarımızda bulunmasın' diyorsunuz, o zaman ülkeniz sınırları içinde PKK'nın barınmasına engel olun, devlet olmanın gereğini yapın. Bunu da yıllardır yapmıyorsunuz, bu filmi defaatle gördük." Yukarıdaki satırlar, geçen hafta sabah.com.tr'de yayınlanan Dohuk saldırısının perde arkası başlıklı yazımdan. Bugün son bir haftada yaşanan gelişmeleri de göz önüne alınarak bu saldırının izini sürmeye devam edeceğiz.
Irak'ın Duhok vilayetinin Zaho ilçesinde 20 Temmuz'da bir dere kenarına yapılan saldırıda 9 kişi hayatını kaybetmiş, 23 kişi de yaralanmıştı.
Terör örgütü PKK, onun siyasi ayağı HDP ve Irak devletindeki İran yanlısı kişiler, bu saldırıdan ikinci bir 'Roboski' çıkarmaya çalıştılar.
OLAĞAN ŞÜPHELİ, PKK VE İRAN
Ancak eldeki bulgular, saldırının olağan şüphelisinin PKK ve Irak devlet içindeki İran yanlısı unsurlar olduğunu gösteriyor. Saldırının gerçekleştirildiği silahların Türk Silahlı Kuvvetleri envanterinde yeri yok. Ama bu silahlar, PKK ve Şii DEAŞ'ı olarak nitelendirilen Haşdi Şabi'de var.
Saldırının sebebi ise son derece açık. Türkiye'nin son üç yıldır Kuzey Irak'ta yürüttüğü operasyonların terör örgütü PKK'nın belini bükmesi ve terörle mücadeledeki başarıyla birlikte Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Irak topraklarında kalma süresinin geçmiş operasyonlarla mukayeseli olarak düşünüldüğünde uzamış olması.
Türkiye, 1983 yılından bu yana Kuzey Irak'a terör operasyonları düzenleyen bir ülke. Bugüne dek Kuzey Irak'ta 1991'e kadar Bağdat hükümetinin onayıyla, 1991'den sonra Kuzey Irak'taki Kürt yönetiminin onayıyla 25 ayrı askeri operasyon düzenledik.
İlki 1983'te gerçekleştirilen operasyonlarda PKK'ya ağır kayıplar verdirildi, ancak harekâtlardan kesin netice alınamadığı için Türk ordusu zaman zaman Irak'a yeniden askeri harekât düzenlemek durumunda kaldı. Operasyon sayısından hareketle Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, sınır ötesi harekâtlar konusunda epey tecrübeli olduğu sonucuna varmak mümkün. Ancak bölgede çok sayıda operasyon yapmış ve geri çekilmiş olmamız PKK'ya, bundan beş yıl öncesine kadar bir bağışıklık da kazandırmıştı.
IRAK'A 25 OPERASYON DÜZENLEDİK
Irak sınırı içindeki ilk operasyon, 1983 yılında Bağdat'la Ankara hükümeti arasında imzalanan sınır güvenliği anlaşması uyarınca 25 Mayıs 1983'te düzenlendi. Bu dönemde henüz PKK ilk silahlı saldırısını gerçekleştirmemişti ama istihbarat raporları örgütün Irak'ta güç topladığını gösteriyordu.
İlk operasyonda Türk ordusu yaklaşık 7 bin askerle Irak topraklarından 10 kilometre içeri girdi. Sıcak Takip Operasyonu adı verilen bu harekât Ekim 1984'te yinelendi. Operasyonda PKK kampları bombalandı.
Ağustos 1986'da düzenlenen üçüncü operasyonda KDP güçleri de kayıplar verdi. 4 Mart 1987'de Türk ordusu bir hava harekâtı ile Sırat, Era ve Alamış'taki PKK kamplarını bombaladı. Sınır ötesi operasyonlar açısından bugüne oranla en yoğun yıl ise 1991 oldu. Nisan 1991'de Özel Kuvvetlere bağlı birlikler Kuzey Irak'a girdi. Aynı yılın Ağustos'unda TSK, silahlı helikopterle PKK kamplarına saldırdı. Barzani ve Talabani'ye bağlı Peşmergelerin de destek verdiği bu operasyonlar 1991'in Ekim ve Kasım aylarında da devam etti. Mart 1992'de Irak'a karadan ve havadan bir harekât düzenleyen Türk ordusu, Mayıs ayında İran ve Irak'taki PKK kamplarına baskın yaptı.
Aynı yılın Ekim ayında 15 bin askerle Irak'a dokuzuncu kez giren Silahlı Kuvvetler, tank, helikopter ve hava gücü destekli geniş çaplı bir operasyon düzenledi. TSK, çatışmalardan sonra 452 PKK'lının öldürüldüğünü duyurdu. Türk ordusu bundan başka Haziran 1994'te, Ocak 1994'te, Şubat 1994'te ve Nisan 1994'te yine Kuzey Irak'a girdi ve PKK'ya ağır kayıplar verdirdi. 20 Mart 1995'te 35 bin askerle düzenlenen operasyon en büyük sınır ötesi harekât olarak kayıtlara geçti. 'Çelik Harekâtı' adı verilen operasyonda Haftanin bölgesindeki kamplar hedef alındı, ancak umulan sonuç elde edilemedi. Aynı yılın Temmuz ayında başlatılan operasyon ise kırk beş gün sürdü.
Türk ordusu, 1996 yılında da Mart, Temmuz ve Aralık aylarında olmak üzere üç kez karadan ve havadan sınır ötesi harekât düzenledi. Mayıs, Eylül, Ekim ve Aralık 1997'de düzenlenen operasyonlarda çok sayıda asker görev aldı. Ancak bu operasyonlar neticesinde de terör örgütünün bölgedeki varlığı tam olarak sona erdirilemedi.
TSK, bunların dışında 1998 ilkbaharında 15 bin askerle Kuzey Irak'a girdi. Operasyona 'Murat' adı verildi. 1999 yılında Abdullah Öcalan'ın yakalanmasından sonra Türk ordusu bir kez daha Irak'a girdi.
1999'dan sonra diplomatik altyapısı iyi hazırlanmadığı ve Türkiye de günümüzdeki kadar güçlü olmadığı için kısa süren Güneş Harekâtı (2008) düzenlendi. Ardından 2011'de de TSK, Kuzey Irak'a girdi.
PKK'ya yönelik daha etkili sınır ötesi operasyonlar 2015'te gerçekleştirildi. Ancak en etkili operasyonlar 2019'dan sonra gerçekleşmeye başladı.
Bölgeye 2019'da Pençe Operasyonu ile girildi. Bu operasyonlara cevap olarak Erbil'deki Dışişleri çalışanımız Osman Köse, PKK'nın gizli servis suflesiyle gerçekleştirdiği bir saldırıda şehit edildi.
Derken 2021 senesinde de Pençe-Yıldırım ve Pençe-Şimşek operasyonları başladı. Türkiye, geçen yıldan bu yana Kuzey Irak'ı PKK'ya dar ediyor.
Kuzey Irak'taki Bölgesel Kürt Yönetimi, bu operasyondan memnun. Rahatsız olanlar; PKK'nın haricinde elbette ABD ve İran.
Osman Köse'nin şehit edilmesi de tıpkı geçen haftaki Dohuk provokasyonu gibi Türkiye'yi Kuzey Irak'tan uzaklaştırmak amacına matuf bir terör eylemiydi. Ancak tam tersine sonuçlar doğurdu. Türkiye, bu tür terör saldırılarından anlaması gerekeni anlıyor ve ona göre siyasi, askeri, istihbari stratejiler belirliyor. Bundan sonra da belirlemeye devam edecek.