Türkiye, maalesef düşmanı bol bir ülke. Her daim öyle olagelmiştir, ama diplomaside, dış politikada iddiamız arttıkça, söylemlerimiz dünyada karşılık bulmaya başladıkça düşmanlarımızın sayısı kadar eylemleri de çoğalıyor.
Kuzey Irak'ın Dohuk kentinde yaşanan olay işte bu eylemlerden biri.
Irak'ın Duhok vilayetinin Zaho ilçesinde çarşamba günü bir dere kenarına yapılan saldırıda 9 kişi hayatını kaybetmiş, 23 kişi de yaralanmıştı.
Türk Dışişleri Bakanlığı saldırıdan sonra yaptığı yazılı açıklamada, "Terör örgütü kaynaklı olduğu değerlendirilen bu gibi saldırılarla ülkemizin terörle mücadeledeki haklı ve kararlı tutumunun hedef alındığı kıymetlendirilmektedir" denilmişti. Dil, jargon tam Türk devlet dili. Ama değerlendirme ve kıymetlendirme kelimelerinin (bizim bürokrasi bu lafları sever) ötesinde bir özgüvenle de kaleme alınabilirdi.
Daha net açıklama, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'ndan geldi. Çavuşoğlu, "Vefat eden 9 kardeşimiz için Allah'tan rahmet diliyoruz. Yaralılara şifa diliyoruz, ihtiyaç olursa yaralıları Türkiye'ye getirebileceğimizi de söyledik. Tabii bu saldırıyla ilgili Türkiye'yi suçlayıcı, karalayıcı haberler de çıktı. Yaptığımız açıklamada da net bir şekilde de bunu yalanladık. Türkiye'nin hiçbir zaman sivillere yönelik bir saldırı gerçekleştirmediğini tüm dünya bilir" dedi.
Hakikaten Türkiye'nin, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin sivillere yönelik bir saldırısı olmamıştır. Eğer öyle olsaydı, Irak'ta, Suriye'de, Libya'da ordumuzun bu kadar uzun süre kalabilmesi mümkün değildi.
Bu saldırının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Tahran Zirvesi'nde ABD'nin Suriye'de terör örgütünü beslediği açıklamasının ardından gelmesi manidar, ayrıca uzun süredir planladığımız Suriye operasyonu öncesinde olması da…
İRAN HER ZAMANKİ GİBİ!
Irak Meclisi'ndeki en büyük Sünni koalisyonu olan Sünni es-Siyade Koalisyonu'nun Başkanı Hamis Hançer de, sivilleri hedef alan saldırının bir terör örgütü saldırısı olduğunu belirtti ve bu saldırıların önüne geçilmesini istedi.
Bağdat Rejimi, daha doğrusu Bağdat Rejimi içindeki İran paralel devleti ise saldırıyla ilgili olarak hemen Türkiye'yi suçladı. Erdoğan, Putin ve Reisi'nin buluştuğu Tahran Zirvesi'nin hemen ertesinde… Madem "Türk ordusu bizim topraklarımızda bulunmasın" diyorsunuz, o zaman ülkeniz sınırları içinde PKK'nın barınmasına engel olun, devlet olmanın gereğini yapın. Bunu da yıllardır yapmıyorsunuz, bu filmi defaatle gördük.
Bu arada Beyaz Saray, gelişmeleri takip ettiğini açıkladı, Almanya kınadı. Daha kötüsü, Irak halkını Türkiye'ye karşı kışkırtmaya çalışıyorlar. Yer yer etkili de oluyor ama bir yere kadar… İran ise hiçbir zaman Türkiye'ye karşı samimi olmamıştır. Samimi olsalardı PKK'nın İran kolu PJAK konusunda Türkiye'yle sınırsız, koşulsuz terörle mücadele işbirliğine giderlerdi. Terörle mücadeleyi de hep kendi işlerine geldiği gibi yapmışlardır. Yine Türkiye'ye operasyon çekmeye çalışıyorlar, fırsat bulduklarında hep yaptıkları gibi…
ZAHO'DAN ROBOSKİ ÇIKARMAYA ÇALIŞIYORLAR
HDP de hemen fırsattan istifade (bunun yerine geçen bir deyim var ama Mağrip bağlamında ırkçılık içerdiği için kullanmıyorum) "Zaho'daki katliam ikinci Roboski'dir" dedi. Buyur burdan yak.
Var mısınız, biat ettiğiniz örgütün bu olaydaki rolünü aydınlatmaya… Irak Kürt Bölgesel Yönetimi buna hazır, ama sizin işinize gelmez.
Ayrıca Roboski ya da Uludere, 28 Aralık 2011'de, henüz FETÖ'nün Türkiye Cumhuriyeti devleti içinde tam yerleşik olduğu ve o zamanki adıyla Genelkurmay Elektronik Sistemler'in (Sonradan Gölbaşı Elektronik Sistemler oldu) Milli İstihbarat Teşkilatı'na devrinin hemen arifesinde Paralel Devlet tarafından tezgâhlanmış bir olaydı. Zaho'dan ikinci bir Roboski çıkaramazsınız. Çünkü 2013'ten beri gizli partneriniz olan FETÖ artık içeride, devlette yok.
Dohuk olayı bir provokasyondur ve hem Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) hem de Bağdat Rejimi ile koordineli olarak aydınlatılmalıdır. Böylece hem terör örgütü PKK'nın, hem de onun kuklacısı ABD'nin ipliği, yine yeniden pazara çıkmış olur. Tabii, gerçekten görmek isteyene…