Defaatle söyledik. Yeter ki biz içeride sağlam duralım. Yeter ki doğru yoldan ayrılmayalım.
Yeter ki kendi milli çıkarlarımıza uygun adımlar atalım. Hoşuna gitsin gitmesin dışarıdaki bütün aktörler buna uyum sağlamak zorunda.
Elbette bu "uyum süreci" kolay geçmiyor.
Malum, AB bizi yıllarca bir başka "uyum süreci"ne muhatap etti. Önümüze ödevler koydu. Artık yeni bir "uyum süreci" dönemi var karşımızda. AB'nin başını çeken ülkelerin yeni Türkiye gerçekliğine "uyum süreci!" Avrupa medyası bu "uyum süreci"ne direnmeye devam ediyor.
Türkiye'deki süreci tersine çevirmeye çalışıyorlar.
Fakat başaramıyorlar. Eskisi gibi Avrupalı siyasetçi ve bürokratlara nüfuz edemiyorlar. 16 Nisan sonrasında Avrupalı siyasetçi ve bürokratlar Türkiye'yi kendi istedikleri yöne çekemeyeceklerini çok daha net görüyorlar.
Eğer yeni Türkiye gerçekliğini kabul etmezlerse bunun kendilerine ağır maliyetler yükleyeceğinin de farkındalar. Çıkar temelli bir ilişki kurmanın arayışına girmiş durumdalar.
Bu tam da Türkiye'nin istediği şey.
İdeolojik olmayan, çıkar temelli, eşitler arası bir ilişki.
***
Çarşamba akşamı Brüksel'e vardık.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ayağının tozuyla Avrupalı Demokratlar Birliği'nin toplantısına katıldı ve orada Avrupa'daki Türklerin önde gelen temsilcileriyle buluştu. Erdoğan oradan Avrupa'daki Türklere, "
artık burada misafir değil, ev sahibisiniz" mesajını bir kez daha verdi.
Türkiye'nin onların arkasında olduğu mesajını yineledi.
Ertesi gün Erdoğan, önce Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile görüştü.
Görüşmede özellikle terörle mücadele, istihbarat paylaşımı ve savunma sanayii alanındaki işbirliği imkânları üzerinde duruldu. Siyasi ve ekonomik ilişkilerin güçlendirilmesiyle ilgili yeni bir sürecin başlatılmasına karar verildi.
Erdoğan, mevkidaşından Türkiye'nin AB ile ilişkilerine ivme kazandırılması noktasında destek istedi.
Erdoğan bu görüşmenin ardından AB Komisyonu Başkanı Junker ve AB Konseyi Başkanı Tusk ile görüştü. Erdoğan, dönüş yolunda bu görüşmeyle ilgili olarak "
AB üyelik sürecine yeni ve pozitif bir ivme kazandırılması hususunda kendileriyle olumlu bir görüşme yaptık" ifadelerini kullandı.
"
Referandum sürecinde yaşananların geride bırakılması gerekiyor"
dedi.
Erdoğan ayrıca AB Parlamentosu Başkanı Antonio Tajani ile de görüştü.
Erdoğan bu görüşmeyle ilgili olarak "
ben gerçekten de Tajani'yi çok daha olumlu gördüm.
Türkiye'ye bakışı çok olumlu, pozitif.
Konuları değerlendirmesinde isabetli yaklaşımlarını gördüm"
ifadelerini kullandı.
Erdoğan, Brüksel temasları kapsamında Almanya şansölyesi Merkel ile de görüştü.
Almanya'nın PKK ve FETÖ'ye yönelik himaye edici yaklaşımlarından duyduğu büyük rahatsızlığı net biçimde dile getirdi. Erdoğan bu görüşmelerin ardından NATO zirvesine katıldı. Zirvenin ilgi çekici konularından biri de NATO'ya ilişkin eleştirel söylemlere sahip olan ABD başkanı Donald Trump'ın ilk defa katılıyor oluşuydu. Trump, burada bir kez daha NATO'ya üye ülkelerin güçleri nispetince yük paylaşmaları gerektiğini ifade etti. Türkiye, NATO'ya katkı bağlamında oldukça iyi bir noktada. Türkiye'nin NATO'nun toplam bütçesine katkısı yüzde 1.8'in üzerinde. Avrupa ülkelerinin durumu ise fecaat.
Zirvede Erdoğan, Türkiye'nin NATO'nun DEAŞ'la mücadelede küresel koalisyona katılımını desteklediğini ifade etti. Bununla birlikte Türkiye'nin üç terör örgütüyle birden mücadele eden tek NATO ülkesi olduğunu ve NATO'nun bütün terör örgütleriyle mücadele etmesi gerektiğini de vurguladı.
***
Dün sabaha karşı Brüksel'den döndük. AB ile ilişkilerde yeni bir sayfa açıldı diyemeyiz. Ancak Avrupa'nın yeni Türkiye'ye uyum sürecinde yol almaya başladığını söyleyebiliriz. Önemli görüşmelerin, başarılı bir ziyaretin ardından tam da Ramazan arifesinde memlekete dönmek gibisi yok. Ramazanınız, Ramazanımız mübarek olsun...