Selahattin Demirtaş ne demişti? "Türkiye, 15 Temmuz öncesi Türkiye değil."
Peki Cemil Bayık ne demişti? "Savaşı metropollere taşıyacağız."
Buna Demirtaş'ın cevabı ne olmuştu? Hiçbir şey!
Her zaman olduğu gibi Demirtaş yine ağzının payını alıp oturdu.
PKK, 24 saat içinde Van, Erzincan, Hakkâri ve Bitlis'te kalleş terör saldırıları gerçekleştirdi.
Bir kere daha birçok masum insanımızı katletti. Yüzlerce vatandaşımız yaralandı.
HDP'ye bakıyoruz sus pus! DAİŞ terör saldırıları gerçekleştirdiğinde ortalığı ayağa kaldıran "katil devlet" diye bağıran HDP, yuvarlak ifadelerle "savaş bitsin" edebiyatı yapıyor.
Halbuki ortada apaçık bir terör eylemi var. Batılı efendilerinin emriyle harekete geçen taşeron bir örgütün gerçekleştirdiği bir terör eylemi!
Belki de Demirtaş'ın "15 Temmuz öncesi Türkiye'de yaşamıyoruz" sözü bunları da ihtiva ediyordur.
Kim bilir?
Her zaman olduğu gibi PKK'nın dümen suyunda gitmesinin başka bir izahı olabilir mi?
Batılı ve özellikle de ABD'li medya organları PKK adlı cani örgütten "Kürt isyancılar" diye bahsediyorlar.
Hani onlar PKK'yı terör örgütü olarak görüyorlar ama YPG'yi görmüyorlardı?
Ne oldu? 15 Temmuz'da her şey gün yüzüne çıktı.
FETÖ'yü konuşuyoruz. Mesele dönüp dolaşıp Batılılar tarafından nasıl himaye edildiklerine geliyor.
PKK'yı konuşuyoruz. Yine aynısı oluyor.
Fetullah Gülen'i hayırsever, bilim odaklı eğitim anlayışının yılmaz savunucusu ve dinler arası diyalog fikrinin en önemli temsilcisi diye pazarlayanlarla PKK'lı teröristleri "Kürt isyancılar" olarak takdim eden, onları "Kürtlerin hakları için savaşan milis güçler" olarak sunanlar aynı aktörler.
"Sert güç" de kullansalar "yumuşak güç" de, hedefleri aynı.
Türkiye'yi işgale açık hale getirmek. Bölmek, parçalamak, yutmak!
Bu süreçte FETÖ de PKK da halen kullanışlı olduklarını göstermek için bir yarışa da girmiş durumdalar.
15 Temmuz'dan tam 4 ay önce, Cemil Bayık İngiliz Times gazetesine bir söyleşi vermişti.
"Erdoğan'ı devirmek istiyoruz. Onun rüyalarının gerçeğe dönüşmesinin önündeki en büyük engel biziz" demişti o terörist.
Bu mesaj, bir yandan PKK'nın işlevini net biçimde ortaya koyuyordu.
Öte yandan yine bundan bir yıl önce Bayık'ın "gizlice görüşüyoruz" dediği ABD'nin PKK'ya niçin destek verdiğini gözler önüne seriyordu.
FETÖ, bir adım öne çıkarak 15 Temmuz'da orduda yuvalanmış teröristlerini harekete geçirerek ülkenin yönetimine el koymaya kalktı.
Başarılı olamadı. Ondan tam 4 gün sonra, 19 Temmuz'da PKK harekete geçti.
PKK'nın hareketlendiğini gören Fetullah Gülen bir kez daha Batı'ya "bizden vazgeçmeyin, biz hâlâ kullanışlıyız" mesajını yineledi.
Ne var ki her seferinde efendileri bunlara "birlikte hareket edin" talimatını tekrarladı.
Bundan dolayıdır ki geçmişte hep paslaştılar. FETÖ, PKK'ya istihbarat desteği sundu. Ulusal ve uluslararası siyasette yeni manevra alanları hediye etti. PKK ise FETÖ'ye darbe için gerekli ortamı sağlamaya çalıştı.
Evet bugün de bu iki yapı, harcanmamak yarına kalabilmek için birbirleriyle içten içe rekabet halindeler.
Ancak öte yandan aldıkları talimat gereği paslaşmaya devam ediyorlar.
Özellikle FETÖ mensupları uluslararası alanda PKK'lıları özgürlük savaşçısı, HDP'yi de Türkiye'nin tek gerçek muhalefet partisi olarak pazarlamak için yoğun uğraş veriyor.
PKK da FETÖ'nün başaramadığını başarmak için kendisini iyice küçültmek pahasına terör eylemleri gerçekleştiriyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dediği gibi topu birden üzerimize geliyor. Geliyorlar gelmesine de biz bir yere gitmedikten, yerimizde sebat ettikten sonra bunların bu hain planları boşa çıkmaya devam edecek.
İnşallah...