Devrim hayaliyle yanıp tutuşuyorlardı.
Hasretiyle prangalar eskitiyorlar, kıyasıya uğraşıyorlardı.
Olmadı, olamadı.
Çuvalladılar, teslim oldular o "kahrolası kapitalist düzen"e!
Devrimi başkası yaptı.
Hem de sessizce.
Anadolu ihtilali koydular adını.
Önce ortak olmaya çalıştılar.
Paylarını istediler arsızca.
Sonra ağızlarının payını alıp oturdular yerlerine.
Hasretleri hüsranla son buldu.
Hüsran hasede dönüştü.
Şimdilerde hasetlerinden çıldırıyorlar.
Çıldırdıkça zırvalıyorlar.
Tek başlarına olsalar, "zırvadır, tevil gerekmez" deyip işimize bakacağız.
Fakat bu ülkenin düşmanları bu zırvalarla bizi yavaşlatmaya, yönlendirmeye çalışıyorlar.
Silah sıkan, bomba patlatan terör örgütü bu zırvalardan dem vurup kendisini haklılaştırmaya çalışıyor.
İçerideki hasutlarla dışarıdaki haydutların derdi, tasası aynı.
Bu ülkenin büyümesini engellemek, eskisi gibi bağımlı kılmak!
Dışarıdaki haydutlar bu bağımlılıktan geçmişte olduğu gibi istifade edecek, içerideki hasutlar ise kaybettikleri imtiyazlarına kavuşacak!
Hey gidi!
Bağımlılık günlerinin ne güzel anti- emperyalistleriydi onlar!
Haset haset alçalıyor, zırvaladıkça zırvalıyorlar.
Sağ gözleriyle paralel yapıya, sol gözleriyle PKK'ya işmar ediyorlar.
Her iki kirli yapının medya figüranı konumundalar.
***
Çaptan düşmüş, paralel yapının desteklediği bir Ahmet var.
Altanların Ahmet!
Bir yazı yazmış.
Vallahi gözlerime inanamadım.
Böyle zırva görmedim.
Her zaman olduğu gibi meselesi Erdoğan düşmanlığı.
Bunda şaşılacak bir şey yok.
Başka ne sermayesi var ki.
Mesele bunu nasıl yaptığı.
Erdoğan'ın "
iyi oy toplayıp, kötü yöneticilik" yaptığını
anlatmaya çalışıyor.
Her zaman olduğu gibi bu oyu veren halkı alttan alta aşağılıyor.
Nasıl oluyorsa bir türlü uyanamıyor bu halk!
Erdoğan kötü yönetiyor, seçim vakti gelince halka bir göz kırpıyor.
Halk da gelip tıpış tıpış bir daha Erdoğan'a oy veriyor.
Yok, yok bu da değil esas mevzu.
Bu Ahmet ne yazıyor bir bakın.
"
Suriyelilere vatandaşlık" mevzusunu diline dolamış.
"Neden Avrupalı ülkeler '
yüz bin mülteci' gelecek diye dehşete
kapılırken,
Türkiye üç milyonuna
vatandaşlık verebileceğine inanıyor?"
diye sormuş.
Soruda bir şey yok da cevap efsane!
"Avrupalılar korktu çünkü onlar ülkelerine gelen her Suriyeliye '
insan' muamelesi yapmak, bunun altyapısını hazırlamak mecburiyetinde ve bunu gerçekleştirmek zor iş.
Türkiye korkmuyor çünkü onun Suriyelilere '
insan' muamelesi yapmak diye bir derdi yok" diye yazıvermiş.
Çok isterdim, bu lafları Batıcılık, self- oryantalizm, gizli ırkçılık, aşağılık kompleksi falan deyip "
rasyonalize" edebilelim.
Ama mümkün değil.
Avrupalıların aşırı sağ kılıfının altına saklanmaya çalışılan yabancı düşmanlığını, ırkçılığını ve kibrini bize insanlık diye pazarlıyor Altanların Ahmet!
Sana "
ey Ahmet" diye seslenerek bitirmek isterim. Ancak yabancılarsın.
O yüzden, "
hey Ahmet" diyerek sesleniyorum sana.
"
Erdoğan'ın gözünün üstünde kaşı var" diye yazsa
"
hah işte Erdoğan'ı Batı gözden çıkardı" diye havalara zıpladığınız
Time'ın son sayısına bir
baksana.
Bak orada neler yazıyor, neler...