Bugün küçük notlar ile kısırlaşan gündemden uzaklaşalım.
Her ne kadar bizim toplumumuzda çok geçerli olmasa da 'saygı' ile 'eleştiri' sözcükleri aslında birbirine çok yakın, birbirini besleyen zeminde durur.
Bir makalede okudum. Yazar Edward de Bono 'saygı' ile 'eleştiri' arasındaki ilişkiyi özenle tarif etmiş. İşte o yazının küçük bir bölümü:
"Saygı eksikliği en temel suçtur...
Çünkü birçok suça kaynaklık eder...
Saygı özünde bir insana, insanlık onuruna yakışır şekilde davranmaktır...
Örneğin birine 'Senden hoşlanmıyorum, ama sana bir insan olarak saygı duyuyorum.' diyebilirsiniz...
***
Örneğin birini eleştirirken, eğer ona hakaret etmeden eleştirmeyi başarırsanız, inandırıcı olursunuz, sahici olursunuz...
Birini eleştirirken, eğer var ise, elinizdeki büyük güce dayanmadan, o kişiyi özgürce eleştirmeyi başarırsanız, inandırıcı olursunuz... Eleştiri ancak saygı sınırlarını aşmadan yapıldığında, hatta en ağır eleştiri bile böyle yapıldığında, saygın ve inandırıcı olur...
Çünkü bir kişiye duygularımızla olmasa bile, en azından davranışlarımızla saygı göstermemiz her zaman için mümkündür..."
***
Madem gündemden uzaklaştık.
Günümüzde özellikle televizyon programlarında
'gündem mühendisliği' yapan, ama karşısındakine saygı göstermekten tamamen uzak duran; fikirlerini ise
sadece yüksek sesle konuşarak kabul ettirmeye çalışanlar için de,
Bernard Shaw'dan bir örnek verelim. Shaw, o ironik zekasıyla, yıllar önce şunları kaleme almış:
"Ateşli konuşmalar yapan kişiden sakının. Sürekli bağıran kişilerden sakının.
Çok fazla duygusal sıfatlar kullanan kişilerden sakının. Size düşmanını gösteren kişilerden sakının. Bu tür kişiler, her zaman algınızı tıpkı bir aşçının tavada patates kızartışı gibi kızartmak isterler. Kontrol aşçıdadır. Bu tür kişiler kendilerinin dışında yaratılan bir hayatı asla kabul etmezler."