İzmir'in EXPO farkındalığı, giderek etkin hale geliyor.
Bu sevindirici.
Çünkü İzmir'in EXPO 2020'yi kazanması, şehrin geleceği için bir kaldıraç rolü oynayacak. Aynı yaklaşım, Ege Bölgesi için de çok önem taşıyacak.
Evet, EXPO özünde bir Türkiye projesi; ama sürecin sonunda, esas artı değeri, öncelikle Ege ve İzmir sağlayacak.
Bunun kavranması, buna göre hareket edilmesi, bu noktada büyük bir koalisyon oluşması, Ege Bölgesi için önem taşıyor.
Yine de sanki ortada, o ünlü Osmanlıca deyimi andırır gibi; 'galat-ı meşhur' bir tablo var. Yani 'yanlış olduğu biline biline', bir noktadan sonra 'doğru kabul' edilen kavramlar gibi; somut bir 'algı karışıklığı.'
İsterseniz onu da hatırlatalım: 'Galat-ı meşhur lugat-ı sahihten evladır (Herkesçe benimsenmiş dil yanlışı, kullanılmaz olmuş doğrudan, iyidir) diye.
(Galat-ı meşhur lugat-i fasihadan evladır ya da Galat-ı meşhur fasih-i mehcurdan evladır, diyenler de var.)
İzmir'in EXPO 2020 süreci konusunda da, bu deyimlerdeki duruma düşmemek gerekir.
Bu nedenle eksik algıların giderilmesinde yarar var.
Henüz yolun başındayken, eksiklikleri aşmak, her zaman çok daha kolay olur.
Gazetecilerin ve süreci iyi izleyen herkesin, bu konuda yapıcı eleştiriler taşıyan gözlemlerini, kamuoyu ile paylaşması da, EXPO sürecine duyulan sevindirici kamusal hassasiyetten kaynaklanıyor.
Bu 'algı karışıklığı' diye nitelediğimiz tabloya en somut örnek; EXPO Yönlendirme Kurulu'nda yapılan, BIE Genel Kurulu'nu izleyecek olan 'resmileşmiş kişi sayısının' kısıtlı olmasından dolayı; "İzmir'den Paris'teki EXPO sunumuna, kimlerin katılıp katılmaması gerektiği" tartışmasıdır.
Bu sanki tam bir 'galat-ı meşhur' durum gibi.