Bazen bir insanı uzaktan izlediğinizde, yüzüne yansıyan ifadeden, onun yüreğinin tomografisini çekebilirsiniz. Çünkü yüreğindeki neyse, yüzüne yansıyan da odur. İyiliğin perçinlenerek yansıdığı bir ışık vardır böylesi insanlarda. Hep uzaktan izlediğim, sadece yakın tanıyanlardan hikayelerini dinlediğim ve bende bir "Cumartesi Portresi"ne konuk yapma isteğini kışkırtan, Tariş Zeytin ve Zeytinyağ Birliği Başkanı Hüseyin Cahit Çetin de, işte böylesi 'ışıklı' insan. Zeytin gönüllü adam, Türkiye'de zeytinyağının yücelmesi için, ömrünü bu işe adayan 'zeytinyağ şövalyesi.'
Hayata, zeytin ağaçlarının geceleri parlayan yeşil gölgesinin penceresinden bakıyor. Kutsal kitaplarda izleriyle kucaklaştığımız zeytin ve zeytin ağacının hikayeleriyle sarmalanmış, zeytinyağının insana kattıklarıyla erdem çizgisini şekillendirmiş.
***
Sene 1942. Edremit yöresinin çalışkan sevilen çiftçisi Ahmet Ağa'nın
'tekne kazıntısı' oğlu dünyaya gelir. Aile 22 yıl beklemiştir Hüseyin Cahit Çetin'i. Ama beklenildiğine değer. Zaten bereketi bol, çiftlik evindeki sofrasından hiç misafiri eksilmeyen, ocakları sürekli başkalarıyla paylaşmak için tüten iyi bir ailenin, en güzel günlerini taçlandırır Hüseyin Cahit Çetin'in varlığı; Edremit'in Güre köyü, sevgiyle şenlenir sanki. Sıkı çiftçi Ahmet Ağa, doğumuyla birlikte toprakla iç içe büyütür sevgili oğlunu. Zeytin ağaçlarının yanı başında, onların bir şiir gibi yaşama saçılan güzelliklerinin dibinde büyür Cahit Çetin. Öyle ki
'zeytin ağaçsız' bir dünya hiç düşünemez, sanır ki yeryüzünün her köşesi zeytin ağaçlarıyla kaplıdır.
Bir gün 10 yaşına geldiğinde, babasıyla Balıkesir yollarına düşer. Köyden uzaklaştıkça, zeytin ağaçlarının azaldığını görür, Havran'a yaklaştıklarında ise artık
'azalma' 'bitmeye' doğru evrilir.
Bir an bakar ki hiç zeytin ağacı kalmamış. İşte o anda, dünyanın en kocaman çocuk hüznüyle buluşur kalbi. Unutmaz hiç boğazında düğümlenen çocuksu acıyı. O gündür, bu gündür, kendisinin zeytin ağaçlarına borçlu olduğunu düşünen, bu borcu ödemek için ömür boyu sahici uğraş veren Cahit Çetin çıkar hayat sahnesine. Üstlendiği zeytin, zeytin ağacı, zeytinyağ sevgisi, çok uzun yıllardır sürdürdüğü Tariş Zeytin ve Zeytinyağ Birliği Başkanlığı'na taşır Çetin'i.
Onu şekillendiren, kişiliğinin köşe taşlarını özenle yerli yerine yerleştiren temeller vardır; önce sevgiyle içine doğduğu ailesi; babası Ahmet Ağa, çiftçilerin kralı; sonra çocukluğunda ona okul yollarında eşlik eden, doğanın sessizliğinde
'dil' olan Fikret Otyam tablosundan fışkırmış gibi bir yörük kadını, Ayşe Nine. Sonrasında muhteşem bir ilkokul öğretmeni selamlar onu hayat yolunda; sevgili Barış Kudar'ın annesi Ayşe Kudar...
Öyle ki Ahmet Telli'nin
'Hala Koynumda Resmin' şiirindeki gibi, Ayşe öğretmenin resmi de yıllarca cüzdanıyla dolaşmıştır Çetin'in.
Sonrası...
"İyilik, güzellik" Cemal Süreya dizesi gibi.
***
Çetin,ilk, orta ve lise öğrenimini Edremit'te tamamlar.
Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'nden ise 1967 yılında mezun olur.
Zaten mezuniyet tezi, hayat şifresinin çözümü için ilk adımdır. Teziyle hayatını belirlemiştir;
''Edremit ve yöresi zeytinciliği ve bölgeye katkıları'' başlığı altında.
İyi çiftçi, tarım ve kooperatifçiliğe kendisini adamış Çetin'in, yüzeyde hep bir okyanusun en sakin yerindeymiş gibi görünen hayatı, diplerde hep fırtınalı seyir izler bundan sonrasında.
Edebiyata meraklıdır, herkes gibi bir kere şiir yazmıştır; kimi erkek, sevdiği kadına şiir yazar, kimisi ise farklıdır. O ise çok farklı; ömründeki tek şiirini,
'Kaz Dağları' için yazmıştır. Ama bir yanıyla romantiktir; hala klasik gitarı elinden düşmez. Belki de içinden gitarıyla, hem sevdiklerine, hem de zeytin ağaçlarına şarkılar çalıyordur, bilinmez...
Çetin'in bilinmezleri çoktur; Özal dönemidir, Ahmet Çetin Budaklar ağabeyimiz, dönemin atamayla gelmiş Tariş Genel Müdürü. Ama birlik için, koşulları uygun, temelden gelme bir yönetim kurulu başkanı da gerekiyor. Hüseyin Cahit Çetin, işte böyle sürpriz bir atama isteğiyle karşılaşır. Der ki Çetin, Budaklar'a:
"Ben zor adamım. Siyaset dışındayım.
ANAP'lı da değilim.
Yani beni atıyorsunuz diye, doğru bulmadığım hiçbir işi yapmam."
***
Dönemin Genel Müdürü Ahmet Çetin Budaklar da
"Tam üstüne bastın, biz de zaten öyle bir başkan arıyoruz" der.
İşte ondan sonra, zaten zeytinle, toprakla, zeytinyağı ile iç içe bir hayat sürdüren Hüseyin Cahit Çetin'in birlik başkanlığı serüveni başlar.
Atandığı noktaya, bir yıl sonra seçimle gelir Çetin.
En büyük ideali, tüm dünyayı zeytin ağaçlarıyla yeşertmek olan Çetin, Ege Bölgesi'nde 6 ilde örgütlü 33 kooperatif ve tam 28 bin ortaklı Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini 24 yıldır sürdürüyor. Hüseyin Cahit Çetin, uzun yıllar kamu vesayetinde faaliyet gösteren tarım satış kooperatifleri birliklerinin 16 Haziran 2000 tarihinde özerkleşmesiyle hayallerini uygulayabilmiş biri. Çünkü Çetin önderliğinde, İzmir'in ve Ege Bölgesi'nin gözbebeği olan, hepimizin bir aidiyet duygusuyla, gururla bağlandığı Tariş'in zeytinyağı markası, artık iç piyasada lider oldu. Çetin, Tariş'i dış pazarlarda da bir dünya markası yapmaya yönelik yeniden dizayn etmeyi başardı. Bir anlamda Tariş zeytinyağı markasını ekip arkadaşlarıyla birlikte yeniden yarattı. 2000 yılına kadar ağırlıklı Ege Bölgesi'nde tanınan markayı, yurt geneline yaydı, 15 ulusal zincir market, perakende noktaları dahil olmak üzere, toplam 3.100 noktada satılır duruma getirdi. Tariş markasıyla 42 ülkeye ihracat gerçekleştiren kurumun mütevazı mimarı Cahit Çetin, özel zeytinyağı butikleri olan Ta-Ze mağazalarını, İzmir ve İstanbul'dan sonra, ABD Chicago, Singapur ve Kanada Toronto'da açarak, Türk zeytinyağının tanınmasına da katkı sağladı.
Ege'nin gururu Tariş, Çetin'in öncülüğünde tasarımdan satışa kadar, büyük bir dönüşüm geçirmeyi başardı. Yönetim tarzı, kişiliği, sağduyusu ile tüm Tariş camiasının, çalışma arkadaşlarının, içten saygısını ve büyük sevgisini kazanan Cahit Çetin, çalışırken
'demokrat' olmayı, bir ekibi heyecanlandırmayı çok iyi bilen bir isim.
Zeytinyağı şövalyesi Çetin'in
'demokrat çalışma tarzı' öylesine yüksek bir çıtada dolaşıyor ki; bazen en yakınındaki isimler bile, biraz
'katılık' ister durumda buluyorlar kendilerini.
Ne diyelim;
'dünyaya bin kere gelse, yine çiftçi olmayı isteyen', bu mütevazı
'çiftçilerin efendisi'nin hep yolu açık; zeytin ağaçları gibi bereket saçan, iyilik rüzgarlarıyla uçuşan ömrü, hep sağlıklı, çok uzun olsun...