Yazı, bazen çaresiz kalıyor, fısıltıyla duvara vuruyor. Yazı, bazen umutsuzlaşıyor, sözün bittiği yere uzanıyor. Yazı, bazen dilsizleşiyor, sözcüklerin de, insan yüreğiyle birlikte acıdığı noktaya ulaşıyor. Yazı bazen tıkanıyor, susuyor, sessizleşiyor. Yazı, bazen insanı, kendisiyle birlikte acıtıyor. Yazının umutsuzluk zirvesine çıktığı anlar; terörün azıttığı anlar ile kucaklaşıyor.
Önceki gün şehit düşen tam 13 asker. Onlarla birlikte öksüzleşen, yetim kalan, yalnızlaşan, artık bir ömür boyu kayıplarının travmasını, yüreklerinin sırtında taşıyacak olan insanlarımız. Ayrıca basınımızın ortak diliyle; "ölü ele geçirilenler!". Toplamda 7 kişi.
Yazı nasıl umutsuzlaşmasın. Nasıl sessizleşmesin. Nasıl acımasın.
Bu garip, trajik insanlık tablosu, bu bir türlü sona erdirilemeyen terör, bu defalarca tekrarlanan aynı film karesi karşısında.
***
Yazı nasıl çaresizleşmesin. Nasıl suskun kalmasın. Nasıl ağlamasın yazı. O insanlarla birlikte. O insanların kalplerinde. Şimdi hayat boyu yalnızlaşacak, ölümün ağırlığını, gölgelerinde bile yaşayacak o şehitlerin ailelerinin sessizliklerinde. Sürekli ölümle kucaklaşan bir ülkede nasıl ağlamasın yazı?
Ben bu filmin tekrarında, bu tuzaklarda, hep şunu görüyorum. Bu ülkede ne zaman barıştan söz edilse, ne zaman bir diyalog yolu açılsa, ne zaman bir adım atılsa, ne zaman iyi niyet sergilense, ne zaman savaş unutulmaya başlasa, ne zaman insanlığın erdemli yanları yükselse, işte o zaman silahların devreye girdiğini, insanlarımızın öldürülmeye başlandığını görüyorum.
Şurası bir gerçek ki hem
Türkler arasında hem
Kürtler arasında, bu savaşın bir türlü bitmesini istemeyenler var. Bu savaş sürsün, sınırlarımız, dağlarımız bomba sesleriyle çınlasın, hep silahlar konuşsun, kesinlikle barış gelmesin, isteyenler var. Silvan saldırısının, çok planlı, örgütlü, çok iyi hesaplanmış bir saldırı olduğuna inanıyorum. Çünkü bu saldırı, barış ve demokrasi arzusuna vurulan bir darbedir. Bilinçlidir. Boşuna değildir. 13 askerin öldürülmesiyle, o askerlerin ailelerinin de, artık yaşarken ölümünün sağlanmasıyla, kardeşlik duygusunun zedelenmesi, barışa giden yolların tamamının tıkatılması isteniyor. İşte bu oyunun önüne geçmek gerekli. Bu oyuna gelmemek gerekli.
***
Bu oyun, barış arzusunu, demokrasi arzusunu, önlememeli.
Türkiye kesinlikle kardeşlikten, demokrasiden taviz vermemeli.
Çünkü bu aşamada
"Döktükleri kanda boğulacaklardır" felsefesiyle bir yere varmak olası değil. Yıllardır varılamadı. Bundan sonra da varamayacağız. Artık klişe anlayışlardan, devlet gölgesindeki bütün resmi önyargılardan, tanıdık kalıplaşmış fikirlerden uzaklaşarak, gerçek bir uzlaşının nasıl sağlanabileceği sorusuna, hakiki yanıtlar aramalıdır bu ülke. Barış ve kardeşlik nasıl kazanılır, nasıl sağlanır, bu soruya hakiki yanıtlar aramalıyız.
Hem de hiç vakit kaybetmeden.
Çünkü bir kişinin daha ölmesine tahammülü yok bu ülkenin ve buruk insanlarının.
Ayrıca Silvan saldırısıyla ilgili, bazı haber ajanslarından yansıyan iddialar da düşündürücü. Bu iddialarla ilgili Genelkurmay'ın bir açıklama yapması gerekmez mi?