Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, iki gün İzmir'deydi. Gezinin görünen değil de, perde gerisindeki tarafından, bazı izlenimlerimizi aktaralım. Ziyaret ettiği yerlerde yoğun ilgi gören Kemal Kılıçdaroğlu, İzmir'deki programı çerçevesinde, dün Ege Bölgesi Sanayi Odası'nın düzenlediği toplantıya katılarak, İzmir iş dünyasının temsilcileriyle bir araya geldi. Bu organizasyon, kulislerde bazı CHP'liler arasında, 'eleştirel' bir 'dedikodu fısıltısına' neden oldu! Kılıçdaroğlu'nun İzmir gezisinde, daha geniş tabanlı bazı kurumlar ve sendikalar yerine, öncelikle Ege Bölgesi Sanayi Odası'nın organizasyonuna katılmayı tercih etmesiydi eleştirilen! Doğrusu 'objektif' değil, 'subjektif' bir eleştiriydi bu! Çünkü ana muhalefet partisi liderinin, üstelik etkin bir sanayi odasının düzenlediği toplantıya katılmasından, kendisini iş dünyasına ifade etmeye çalışmasından, daha doğal bir girişim olamaz. Bu durum, yine aynı partinin liderinin; sendikalar, esnaf odaları ve diğer sivil toplum örgütleriyle, yoğun iletişimde olmasına da engel değil. Hepsi birbirinden ayrı platformlar, hepsinin ayrı önemi var. Bu yaklaşım, günümüzde sadece CHP değil, tüm siyasi partiler için geçerli.
***
CHP'de son aylarda, toplumun tüm kesimlerinin yanı sıra, özellikle
'iş dünyasına', 'sanayiciye' 'güven vermek' kaygısı olduğu da anlaşılıyor. Nitekim, EBSO Meclis Başkanı Mehmet Tiryaki ile Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar'ın konuşmasını dikkatle dinleyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da; yaptığı ekonomik vurgular ile sorunlara hakim olduğunu gösterirken; iş dünyasına, sanayicilere
'güven' vermeyi hedefleyen bir perspektifte konuştu. Katma değer yaratan sanayiciyi
'ekonominin kamu görevlisi' olarak tanımlayan Kılıçdaroğlu'nun; üretime, istihdama, uluslararası piyasalarda rekabetin önemine dikkat çeken konuşmasının; İzmirli işadamlarının ilgisini çektiğini belirtebiliriz. Kılıçdaroğlu, İzmir'in EXPO 2020'ye aday olabilmesi konusunda, iş dünyasından gelen destek çağrısına da olumlu yaklaştı;
"İzmir'i hepimiz desteklemeliyiz." dedi. EXPO 2020 adaylığında, geçtiğimiz günlerde hükümetin de prensip desteğini alan İzmir'in önünde, ciddi bir süre var. Bu sürede, tüm siyasi partilerden destek alabilmek, İzmir için
'moral değer' önemi taşıyordu. Bu gerçekleşmiş oldu. Artık süreç, kentin tüm aktörlerinin, ortak akıl çevresinde toplanarak, bütünlüklü yaklaşımla ortak hareketini gerektiriyor.
***
Bu arada CHP'nin İzmir'deki kurultay öncesi görüntüsü, kaynayan kazanı andırıyor. Kılıçdaroğlu, İzmir'de partililer ile yaptığı toplantıda, 'birbirinizle sürtüşmeyin', 'yapıcı olun', 'önce birbirinizi sevin' mesajları verdi; ama CHP'nin içi kelimenin tam anlamıyla kaynıyor. Bu kazanın, öyle pek 'sevgiyle kaynadığı' söylenemez. Rekabeti aşan, çok ciddi siyasi çatışma havası seziliyor. 'Değer bilirlik' ise sorgulanabilir! Ayrıca daha dün 'rozet' takıp, partiye yeni katılanların bile, kurultayda 'parti meclisi' üyeliği beklentisinde oldukları anlaşılıyor. Kılıçdaroğlu'nun çevresini sarmakta resmen birbiriyle yarışan herkesin, şimdiden seçim sürecinde ön sıralarda 'milletvekili' adayı olmak arzusu ise çok net. CHP'de istisnasız herkes 'milletvekili adaylığı' bekliyor.
Belki de CHP'nin hep renkli görüntülere sahne olmasının nedeni bu. Çünkü herkes 'en üst düzeyde politika yapma' isteğinde! Ama Kılıçdaroğlu'nun yaklaşımlarından, İzmir'de de milletvekili adaylıklarının bir bölümü için 'tam üyeli önseçimin' gündeme geleceği anlaşılıyor. Bu aşamada, 18 Aralık'taki kurultay atlatılmadan, CHP'de suların durulmasını beklemek saflık olur. Kurultaya kadar tüm çizgiler, farklı beklentiler içinde.
'Blok', 'çarşaf' liste tartışmaları sürerken; Önder Sav ve ekibi, kurultayda ne kadar etkin olup olamayacağının, aritmetik kavşağında. Kemal Kılıçdaroğlu'nu destekleyen Deniz Baykal'ın ise parti meclisinde hangi isimlerle, ne ölçüde temsil edileceği,ayrı bir merak konusu.