Türkiye doğurganlık hızında bir kâbusa, bir felakete gidiyor. Cumhurbaşkanımızın uyarılarına rağmen bürokratlar ve kurumlar tehlikeyi hâlâ görmüyorlar
Nüfusumuzun hayli az olduğu Cumhuriyet'in ilk yıllarında nüfus artışını planlı olarak teşvik etmiş, çok çocuğu olan ailelerin fotoğraflarını gazetelerde bile yayınlamıştık
1965'te kabul edilen Nüfus Planlaması Hakkındaki Kanun ve bu konuda yapılan uygulamalar ise Türkiye'nin nüfus açısından bugünkü olumsuz duruma gelmesine zemin hazırladı
Cumhuriyetimizin ilk yıllarında nüfus planlaması yerine nüfus artışını teşvik etmiştik. Balkan Savaşı, Trablusgarp Savaşı, Birinci Dünya Savaşı ve Milli Mücadele derken nüfusumuz oldukça azalmıştı. Bu yüzden Cumhuriyet kurulduktan sonra nüfusun artırılması için önlemler alınmıştı.
Türkiye'nin en önemli tarihçilerinden Vahdettin Engin'in dönemin basınına dayanarak Cumhuriyet'in ilk yıllarında nüfus artışının nasıl teşvik edildiğini gösteren bir ilginç bir araştırması vardır. Bu araştırmadan Cumhuriyetimizin başında nüfusumuzu artırmak için neler yaptığımızı naklediyoruz:
Cumhuriyetin ilk dönemlerinde, nüfus artışını teşvikte gazetelerimizin önemli rolü oldu. 4 Şubat 1928 tarihli Cumhuriyet Gazetesi, "10-12 çocuklu ailelerin memleketi" başlığı altında kalabalık bir İtalyan ailesinin fotoğrafını yayınlayıp bu manzaraya gıpta etmemenin mümkün olmadığını vurgulamaktaydı.
Atatürk ve manevi kızı Ülkü.
'SERVETİMİZ ÇOCUKLARIMIZ'
Gazetede İtalya'dan yeni dönen Doktor Osman Şerafettin Bey'in şu görüşlerine de yer veriliyordu: "Avrupa ülkeleri arasında nüfusu en hızlı artan ülke İtalya'dır. Bundan 30 sene kadar önce İtalya'nın nüfusu 26 milyon idi. Şimdi ise 44 milyondur. Bu nüfus artışına hayran olmamak elde değil. İtalya'da dikkatleri en çok çocuklar çeker. Şehirlerde biraz merkezden uzaklaştığınızda sokakların çocuklarla dolu olduğunu görürüsünüz. İrili ufaklı birçok çocuk sokaklarda oynar. Bazen üzerlerinde don bile yoktur. Ekserisi zayıftır ve üstü başı temiz değildir.
Çocukların en çok göründüğü yerler sokaklardır. Zira İtalya'da sokak, evin tamamlayıcısı gibidir. Hatta birçok fakir evlerinin odaları doğrudan sokağa açılır. Kapıdan baktığınız zaman yatakta yatanları görmek mümkündür. Fakir mahallelerinde evler güneş görmediğinden çocuklar için hava alınabilecek tek yer sokaktır.
Köylerde ise nüfus artışı daha bariz bir şekilde görülür. Köylerin sokaklarında birçok oynayan, koşan, bağıran dört beş yaşından on iki yaşına kadar çocuklara tesadüf edilir. Bunlar şehirdekilere oranla daha gürbüz ve daha zindedir. Üzerlerindeki elbiseler yırtık, oynadıkları yerler pis olmasına rağmen bu çocuklar sağlam ve kuvvetlidir."
Osman Şerafettin Bey, İtalyan nüfusunun artmasında en önemli faktörün eğlence hayatı olmadığı için erkenden yatmalarının olduğunu, İtalyanların "Biz fakir bir milletiz. Fakat bizim servetimiz çocuklarımızdır" dediklerini de söylemişti.
Atatürk, manevi kızı Ülkü'yü sallarken.
FOTOĞRAF KAMPANYASI
Cumhuriyet Gazetesi, 11 Şubat 1928 tarihli nüshasında nüfus artışını teşvik için bir kampanya başlattı. Çok çocuklu ailelerin fotoğrafları gazetede yayınlanacaktı.
Çok çocuklu kabul edilmek için aynı anne ve babadan en az 6 çocuk sahibi olmak ve çocukların hayatta olmaları şarttı. Böylece bir yandan fazla çocuk yapmanın önemi hatırlatılırken diğer yandan doğan çocukları yaşatmanın da aynı derecede önemli olduğu vurgulanıyordu.
Türk aileleri kampanyaya büyük ilgi gösterdi. İlk başvuruyu Şehzadebaşı'nda Nezaket Apartmanı'nda ikamet eden saat tamircisi Faik Efendi yaptı. Faik Efendi'nin ailesiyle çekilen fotoğrafı gazetede yayınlandı.
Sonraki günlerde de çok çocuklu ailelerin fotoğrafların yayınlanmasına devam edildi. Aileler tanıtıldıkça aralarındaki ortak bir nokta hemen dikkati çekiyordu. Bu aileler geçim sıkıntısı çekiyorlar ve özellikle de çocuklarını okutma imkânından mahrum bulunuyorlardı.
Gazetenin başyazarı Yunus Nadi Bey, 29 Şubat 1928 tarihli makalesinde bu konuyla ilgili olarak şunları yazmıştı: "Çok çocuklu aileler cemiyetin en hayırlı bir zümresini teşkil eder. Bundan dolayı özel bir şefkat ve hürmetle davranılmayı hak etmişlerdir. Bu tür aileler bazı vergilerden muaf tutulabilecekleri gibi ayrıca kıymetli yardımlar almağa dahi hak kazanmış sayılabilirler.
Cumhuriyet Gazetesi'nde çok çocuklu ailelerin fotoğrafları.
Çok çocuk sahibi olmak memleket için maddi ve manevi anlamda bir kazançtır. Bu mesele bilhassa aziz Türkiye'mizde toplumca en özen gösterilen konular arasına yükseltilirse asla lüzumsuz bir iş yapılmış olunmaz. Türk ailesi esasen üretkendir. Bu kabiliyet, Türk milletinin her zaman ve zeminde en büyük manevi kuvvetini teşkil eder. Bunca badireden sonra nüfusumuzun 14 milyonu bulmasının sebebi budur. Eğer bu hakikati bilir ve milletçe lazım gelen önemi verirsek geleceğimizi garanti altına almış oluruz.
Gazetemizin açtığı kampanya ilerledikçe bu hayati konu üzerinde daha çok söz söyleyeceğiz. Bu bakımdan çok çocuklu aileler bahsine el birliği ile sahip çıkalım. Bu bir milli ihtiyacın açığa çıkarılması ve ifade edilmesidir. Şunu tekrar ifade edelim ki, çok çocuklu aileler milletin en hayırlı uzuvlarıdırlar ve bu sebeple en fazla hürmet edilmeye ve yardım görmeye layıktırlar."
Cumhuriyet'in ilk yıllarında nüfus artışını teşvik edici politikaların uygulanmasıyla istenilen netice kısa sürede alındı. 1927 yılında 13.6 milyon olan nüfus 1940 yılında 17.8 milyona ulaştı.
GİDEREK YAŞLANIYORUZ
1965'te kabul edilen 557 sayılı Nüfus Planlaması Hakkındaki Kanun, Türkiye'deki nüfus politikalarında bir dönüm noktası oldu. Yıllarca nüfus planlaması yapıp çocuk sayısının azlığını teşvik ederek nüfus artış hızımızı düşürdük. Hep kendimizi mukayese ettiğimiz Avrupa ile bu konuda hiç karşılaştırma yapmadık ve Avrupa'nın durumuna gelebileceğimizi hiç hesaplamadık.
Cumhuriyet Gazetesi'nin İtalya'nın nüfusuyla ilgili haberi.
Batı ülkelerinin nüfus yoğunluklarının bizim dört-beş mislimiz olmasına rağmen Avrupalıların nüfus planlaması yapmayıp yeni doğumları teşvik ettiklerini görmezden geldik. Sonunda felaket kapıya kadar geldi. Genç nüfusumuz var derken ortanca yaşın ağırlıklı olduğu bir nüfus yapısına sahip olduk. Eğer ciddi tedbirler alıp doğurganlık hızımızı en az 2.1'de tutamazsak Avrupa gibi yaşlı nüfus ağırlıklı bir ülke olmaya doğru gidiyoruz.
DOĞURGANLIK HIZIMIZ 6.9 ÇOCUKTAN 1.51'E DÜŞTÜ
Cumhuriyet'in ilanından sonra ülkenin nüfusu ile sosyal ve ekonomik niteliklerinin tespiti için ilk nüfus sayımı 28 Ekim 1927'de yapıldı. Bu sayıma göre nüfusumuz 13 milyon 648 bin 270'ti. Ülkemizin nüfus yoğunluğu kilometrekare başına 18 kişiydi. Sekiz yıl sonra 20 Ekim 1935'te yapılan ikinci nüfus sayımında nüfusumuz 16 milyon 158 bin 18'e çıktı. Nüfus artış oranı yüzde 21.1'di. Yaklaşık 2.5 milyon kişi artan nüfusun içinde yeni gelen muhacirler de bulunuyordu. Çoğu Balkanlar'dan 207 bin 350 kişi Türkiye'ye göç etmişti. Nüfusumuz 1940'ta 17 milyon 820 bin 950 kişiye, 1945'te 18 milyon 790 bin 174 kişiye, 1950'de 20 milyon 947 bin 188 kişiye ulaştı. İkinci Dünya Savaşı yıllarında nüfus artış hızımız düştü.
Faik Bey ve 7 çocuğu.
Sonraki yıllarda da Türkiye'nin nüfusu hızla artmaya devam etti. 1960'ta 27 milyon, 1965'te 31 milyon, 1970'te 35 milyon, 1975'te 40 milyon, 1980'de 44 milyon, 1985'te 50 milyon, 1990'da 56 milyon, 1997'de 62 milyon, 2000'de 67 milyon kişiye ulaştık. Adrese dayalı yeni nüfus sayımına geçtikten sonra 2007 sonu itibarıyla Türkiye'nin nüfusu 70,5 milyon, 2010'da 73.7 milyon, 2015'te 78.7 milyon, 2020'de 83.6 milyon, 2023'te 85.3 milyon kişiye çıktı. Nüfus yoğunluğumuz kilometrekare başına 111 kişi oldu. Nüfus artış hızımız ise binde 1.1'e kadar düştü.
Doğurganlık hızımız 1945'te 6.9, 1960'ta 6.38 çocuk iken, 1965'teki nüfus planlaması uygulamasının başlamasından sonra 1978'de 4.3, 1983'te 4, 1993'te 2.7, 2001'de 2.38, 2023'te ise 1.51 çocuğa kadar düştü. Doğurganlık hızında Bulgaristan'ın bile gerisindeyiz. Nüfusun yenilenme düzeyi olan 2.1'in çok altında kaldık. Şanlıurfa, Van, Şırnak, Mardin, Muş, Siirt, Diyarbakır, Batman, Ağrı ve Gaziantep gibi doğurganlık hızı yüksek illerimiz olmasa doğurganlık hızımız 1 çocuğa kadar inecek.
EN BÜYÜK SERMAYE GENÇ NÜFUS
Avrupa 19. yüzyılda genç ve dinamik nüfusuyla dünya nüfusunun önemli bir kısmını oluşturuyordu. Günümüzde Avrupa'nın nüfusu yaşlanırken Afrika ve Asya ülkeleri genç nüfuslarıyla öne çıkıyorlar.
1974 ile 1982 yılları arasında Almanya'yı yöneten Helmut Schmidt, önemli bir devlet adamı ve düşünürdü. "Toplumda Ahlak Arayışı: Yeni Yüzyılın Eşiğinde Almanya" isimli kitabında Avrupa'yı Avrupa yapan değerlerin zayıflamasıyla meydana gelen tehlikeye dikkat çeker ve özellikle Batı medeniyetinin oluşmasında önemli bir yeri olan aile kurumunun dağılmasının Avrupa'nın geleceğini nasıl kararttığının üzerinde durur.
Fazla bir sermayesi ve doğal kaynakları olmayan Türkiye'nin Avrupa medeniyetinin yavaş yavaş çöküşe gittiği bu dönemde en önemli avantajı aile yapısı ve genç nüfusu idi. Ancak artık genç nüfusumuz hızla azalıyor. Aile yapımız da eskisi gibi değil.