Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERHAN AFYONCU

Osmanlı’da canilere 2 türlü ceza verilirdi kısas ve diyet

Osmanlı döneminde cinayet vakalarında dava neticelendikten sonra ya kısas yapılır, yani suçlu öldürülür ya da ailenin isteğine bağlı olarak katilin diyet ödemesi sağlanırdı

Osmanlı şeriyye sicillerinde, yani mahkeme kayıtlarında cinayet ve diğer suçların nasıl cezalandırıldığına dair teferruatlı bilgiler vardır. Bu vakalar sadece Müslümanlar arasında değil Müslüman-gayrimüslim veya iki gayrimüslim arasında da olabiliyordu.
Mesela, Eyüp Mahkemesi'nde 18. yüzyılda kaydedilen bir vakada Arnavutluk'taki Premedi Kazası'ndan olan Preko isimli biri, Dimitri tarafından tüfekle öldürülmüştü. Ceza olarak kısas, yani öldürülme karar çıkacakken maktulün eşi ve çocuklarının geçiminin sağlanması için cezası diyete (cinayet ve yaralamalarda mağdur tarafa ceza ve kan bedeli olarak ödenen mal) çevrilmişti.


1700'de Üsküdar.


KATİL: DAMDAN ATTIM
Ümit Güler'in "Osmanlı Toplumunda Cinayet" isimli araştırmasındaki verilere göre 18. ve 19. yüzyıl içerisinde Diyarbakır bölgesinde katili tespit edilen cinayet vakası 13 idi. Maktullerin 4'ü kadındı. Maktulün kadın olduğu bu vakalarda cinayet sebebi olarak bazılarında kavga ve gasp öne çıkarken bazılarında herhangi bir sebep tespit edilememişti.
Kullanılan cinayet silahı ya da öldürme yöntemi olarak ise tüfek, kılıç, hançer, darp, boğma ve damdan atma ön plana çıkmaktaydı. Vakalardan bazılarında hüküm beyan edilirken bazılarında hüküm yoktur. Bunlardan ikisinde diyet kararı verilirken bir tanesinde yarım diyet, iki tanesinde de sulh yoluyla anlaşılmıştır.
Cinayet sebebinin yıllar sonra ortaya çıktığı ve kararın o zaman tekrar verildiği vakalar mevcuttu. Mesela, Diyarbakır'da ilk kararda kaza sonucu (damdan düşerek) öldüğü ifade edilen Hanife isimli birinin katilinin, yıllar sonra kadını kendisinin damdan attığını itiraf etmesi üzerine gerçek ortaya çıkmıştı.


19. yüzyılda Diyarbakır.


4 BİN KURUŞA ANLAŞILDI
Çocukların maktul olarak yer aldığı bazı vakalarda suçun ispatının yapılamadığı durumlar da vaki idi. Mesela 19. yüzyılda Diyarbakır'da Zekeriyya kızı Medine, Durmuş kızı Çirkin'i bir aylık çocuğunu öldürmekle suçladı. Ancak iddiasını ispat edemedi.
Diyarbakır'dan verilen başka bir örnekte ise hamile bir kadının, kocası ve kaynatası tarafından şiddetle darp edildiği anlaşılmaktadır. Mağdur Ebubekir kızı Nimet, tarlada çalışırken darp edilmişti. Sekiz aylık hamile olan Nimet, karnına ve vücuduna aldığı darbelerin etkisiyle iki gün sonra çocuğunu düşürmüş, dört gün sonra ise vefat etmişti. Suçlulara diyet cezası verilmişti.


Kadı


Amasya'da 19. yüzyıldaki bir tecavüz ve cinayet davasını Sabit Genç'in bir araştırmasında buluyoruz. 1850 yılında Amasya'da Mustafa, Ahmed, Mehmed ve Hüseyin isimli kişiler, Ziyaret Köyü'nde bulunan Ali'nin kızına evde yalnız olduğu bir zamanda tecavüz maksadıyla saldırıp kızın sesinin duyulmaması için yorgan ve yastıkla ağzını kapattılar. Nefes alamayan kız bir süre sonra öldü. Babası katillerden şikâyetçi oldu, ancak dava devam ederken suçluların 4 bin kuruş "bedel-i katl" ödemesi karşılığında davasından vazgeçti.
1732'de Adana'da Ferehli Hatun isimli kadının evine gizlice girip tecavüz etmek isteyen Seyyid İbrahim, karşı koyan kadının boğazının sağ tarafını bıçakla kesmişti.
Aldığı yaradan vefat eden Ferehli Hatun'un ölümü üzerine yapılan tahkikatta Seyyid İbrahim'in suçlu bulunarak siyaseten katledilmesi, yani idam edilmesi için hüccet yazılmıştı.


Osmanlı döneminde bir kadın.

CİNAYET AYDINLATILAMADI
Bazı davalarda aile ile katil şüphesiyle dava edilen kişiler arasında anlaşıldığı örnekler vardır. 1633 yılında Rumeli mahkemesine yansıyan bir davada İbrahim kızı Saliha Hatun, kızını öldürdüğü gerekçesiyle Mustafa oğlu Ahmed Beşe'yi suçladı. Ahmed Beşe bu suçlamayı kabul etmedi ve delil yetersizliğinden serbest kaldı. Müteakiben Saliha Hatun ile aralarında 3 bin akçe karşılığında sulh oldu.
İspat edilemeyen davalardan biri ise 1749'da İstanbul'da yaşandı. Avanis oğlu Abraham ile karısı İsa kızı Nazlı, çocukları Tekhur'u öldürdüğü gerekçesiyle Mehmed oğlu Hüseyin'den şikâyetçi oldu. Ailenin ifadelerine göre Tekhur, Kumkapı dışında kömür deposu önünde sol göğsünün üst kısmından yaralanmış ve ölmüştü. Mehmed oğlu Hüseyin söz konusu iddiayı kabul etmeyince durum aydınlatılamadı.


Mahkeme


BİR CİNAYET İTİRAFI
1590'ların başında Davud kızı Ayşe'nin, annesi Aynî Hatun'u öldürenlere açtığı cinayet davası Üsküdar mahkemesi defterlerinde şöyle kaydedilmiştir:
"İstanbul'da sakin olan Davud kızı Ayşe'den vekâlet alan Mevlana Hüsameddin, Üsküdar'da bulunan Rüstem Paşa Vakfı odalarında kalan Şaban oğlu Mustafa ve İstemat oğlu Dimo huzurunda şöyle iddiada bulundu:
Müvekkilimin annesi Abdullah kızı Aynî, odalarda Mustafa ve Dimo ile olup gece-gündüz sohbet ederlerdi. Bir cuma günü Aynî Hatun'u Kavak İskelesi'nde kayığa bindirip alıp gitmişlerdir. O zamandan beri Aynî Hatun kayıptır. Mustafa ve Dimo'ya bu husus sorulsun dedi. Dimo, kendisine bu husus sorulduğunda şöyle cevap verdi:
Hatice ile kocası Abdullah oğlu Mustafa, Şaban oğlu Mustafa ile eşi Abdullah kızı Fatma ve Davud kızı Ayşe'nin annesi Aynî cuma günü Kavak İskelesi'ne gelip Üsküdar'dan binip size gideriz deyip, ben ve Şaban oğlu Mustafa adalara doğru kürek çektik. Hatice, kocası Mustafa ve Aynî iki ibrik rakı (arak) getirmişler. Kızkulesi'ni dolaştıktan sonra arak içtik, sarhoş oldular. Kızıl Ada'ya vardık, adaya çıktılar. Ada'da da rakı içtiler. İki Mustafa da bana Aynî'nin boynuna vur diye teklifte bulunsalar da ben kabul etmedim. Sizi de katlederiz diye tehdit ettiler. Ben dahi katledecekken Mustafa, Aynî'yi boğdu ve elbiselerini çıkardı. Daha sonra kayığa koyarak boğazına taş bağladı ve denize attı. Elbiselerini alıp kayıkla Salacak'a geldik.


Bir mahkeme kaydı.


EŞYAYI PAYLAŞTILAR
Hatice ile kocası Abdullah oğlu Mustafa, Şaban oğlu Mustafa ile eşi Abdullah kızı Fatıma bir süre burada yattılar. Sabaha karşı Hatice ile kocası Abdullah oğlu Mustafa'yı Unkapanı'na götürdüm. Şaban oğlu Mustafa ile kürek çekerek Üsküdar İskelesi'ne geldik. O gece Rüstem Paşa Vakfı odalarında kaldılar ve öldürdükleri Aynî'nin odasını açarak hem onun hem de odanın diğer sakinlerinden Odabaşı Mehmed'in eşi Şahin'in eşyalarını aldılar.
Bunlardan bir hisse Hatice ile kocası Abdullah oğlu Mustafa'ya, 800 akçe bana, bazı eşyaları da Şaban oğlu Mustafa ile eşi Abdullah kızı Fâtıma'ya verdiler. Şaban oğlu Mustafa ile eşi Abdullah kızı Fâtıma'ya verilen eşyaları emanet koyduk dedi. İstemad oğlu Dimo Müslüman olup Mehmed adını almıştır. Şaban oğlu Mustafa ile birlikte eşyaların koyulduğu çuvalı getirip mahkemeye teslim etmişlerdir.
Şaban oğlu Mustafa da Hatice ile Aynî'nin arasının iyi olmadığını, Aynî'nin Hatice'nin kocası Abdullah oğlu Mustafa tarafından katledildiğini, kendisinin dahlinin olmadığını söyledi. Eşyaların aralarında taksim edildiğini, kendi paylarına düşenin Üsküdar zabiti ve subaşısı Müstedam Bey'e teslim edildiğini ifade etti. Bu itiraf aynıyla yazılmıştır. (Hicri 999-1000/ Miladi 1590-1591 - Üsküdar Şeriye Sicili, nr. 84)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA