18. yüzyılın sonlarında meydana gelen Fransız İhtilali'nin yaydığı milliyetçilik ve bağımsızlık fikirleri, Osmanlı topraklarında yaşayan milletleri de etkiledi. Birçok Yunan yazar, eserleriyle Yunan halkını bağımsızlığa yönlendirdiler.
19. yüzyılın ilk çeyreğinde Yunanlar isyan etti. Avrupa kamuoyunda Helen hayranlığı hâkimdi. Önce Avrupa'nın her yerinden Yunan isyanına destek veren gönüllüler geldi. Ardından da Fransa, İngiltere ve Rusya, Osmanlı'ya savaş açıp isyana destek verdi.
Osmanlı İmparatorluğu, Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa'dan aldığı destekle Mora'da durumu lehlerine döndürmüşken, donanmasının yok edildiği 1827'de Navarin baskınıyla buradaki hâkimiyetini hukuken olmasa da fiilen kaybetti. Daha sonra Fransa, Rusya ve İngiltere, Londra'da Yunan devletinin statüsünü ve sınırlarını belirlediler. Rus Savaşı'nı kaybeden Osmanlı İmparatorluğu, Yunanistan'ın bağımsızlığını tanıdı. Böylece Osmanlı toprakları üzerinde ilk bağımsız Hıristiyan devleti kurulmuştu.
Avrupalılar, Yunan asilerle birlikte.
BATI HEP DESTEKLEDİ
1832'de Mora Yarımadası'nda Atina'yı da içine alan bir Yunan devleti kurulmuştu. Rumların büyük bir çoğunluğu hâlâ Osmanlı hâkimiyeti altındaydı. Ancak çoğu yaşadıkları bölgelerde azınlık durumundaydılar. Yunanistan'ın bundan sonraki "megali idea" (büyük ülkü) siyaseti Rumların yaşadığı diğer Osmanlı topraklarını ve İstanbul'u ele geçirmekti. Yunanistan daha sonraki yıllarda Batı'nın da desteğiyle Türkiye aleyhine büyümeye devam etti.
Yunanistan'ın kışkırtması sonucu 1855'te Teselya'da bir isyan çıktı. 1877-1878 Osmanlı- Rus Savaşı'ndan sonra Osmanlı Devleti ile Yunanistan arasında 1881'de İstanbul'da yapılan bir antlaşmayla Teselya, Yunanistan'a bırakıldı. 1897'de Osmanlı Devleti ile Yunanistan arasında Girit meselesinden dolayı savaş çıktı. Yunanistan bu savaşta ağır bir mağlubiyete uğradı ve Osmanlı ordusunun Atina'ya girmesi büyük güçlerin aracılığıyla durduruldu. Girit özerk oldu.
1912'de Balkan Savaşı çıktı. Sırbistan, Bulgaristan ve Karadağ'la birleşen Yunanistan, Türkiye'ye saldırdı. Osmanlı Devleti mağlup olunca küçük bir kısmı hariç Rumeli'yi kaybetti. Yanya, Selanik, Serez ve Kavala dahil hem Güney Epir hem de Makedonya'nın önemli bir kısmı ile Girit ve Ege adaları (İtalyan işgalindekiler ve Türkiye'ye bırakılan Gökçeada, Bozcaada ve Meis dışındaki diğer adalar) Yunanistan'ın eline geçti. Yunanistan bu savaş sonucunda iki katına yakın büyüdü.
Yunan asiler.
ANTLAŞMALARA HİÇ UYMADI
14 Kasım 1913'te Atina'da imzalanan antlaşmaya göre Yunanistan'da kalan Müslümanlara, Rumlarla eşit haklar tanındı. "Yunanistan'daki Müslümanlar müftülerini kendileri seçecek, vakıflar ve eğitim kurumları İslam cemaat meclisleri tarafından yönetilecekti." Ancak bu antlaşmaya günümüzde uyulmuyor.
Yunanistan, Osmanlı İmparatorluğu'nun I. Dünya Savaşı'nı kaybetmesi üzerine büyük hayaller kurup haddine bakmadan Anadolu'yu işgal etmeye kalkıştı. İşgal döneminde çok olumsuz hadiseler cereyan etti. 8 Temmuz 1920'de Yunan askerleri, Bursa'ya girdiklerinde çok çirkin bir olay cereyan etmişti. Yunan işgal güçleri içerisinde bulunan Venizelos'un oğlu Sofokles, Osman Gazi'nin türbesine giderek kapıyı girip içeri girmişti. Ancak içeri giren Yunanlar, Osman Gazi'nin sandukasının haşmeti karşısında irkilmişlerdi. Türbede askerlerle birlikte âlem yapan Sofokles, çizmeleriyle sandukaya üç tekme atıp, kılıcını sallayarak "Kalk, koca Osman! Kalk da torunlarının hâlini gör! Kurduğun devleti yıktık!" demişti.
Ancak İngilizlerin desteğiyle Batı Anadolu'yu işgale başlayan Yunanistan, ummadığı bir direnişle karşılaşıp Mustafa Kemal Atatürk'ün komutasındaki Türk ordusunun karşısında duramadı ve büyük bir mağlubiyete uğradı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün komuta ettiği Türk kuvvetleri 26 Ağustos 1922'de başlayan Büyük Taarruz ile 14 gün gibi kısa bir sürede Yunan ordusunu denize döktü. Milli Mücadele'nin sonunda Yunan ordusu denize dökülünce, günümüzde olduğu gibi boş hayaller gören Yunanlar mağlubiyetin sorumlusu olarak gördükleri üç başbakan, iki bakan ve başkomutanlarını kurşuna dizdiler.
Sami Yetik'in "Yunan Topçularına Baskın" isimli tablosu.
OSMANLI İÇİN ÖNEMSİZ ÜLKE
Yazar Herkül Millas, "Yunanistan kendini mirasçısı saydığı Bizans'ın sonunu Türklerden bilir. Son yılların en önemli olayları da doğal olarak, bu ülke için, 1821-1829 Ulusal Bağımsızlık Savaşı ve Anadolu Savaşı'dır. Bu bakımdan komşusuyla başka bir ilişki içindedir. Osmanlı Devleti tarihinde Bizans önemli yer tutmaz. Zaten Bizans'ın 'Yunanlılığı' da çoklukla yadsınmıştır. 1821 Devrimi koca imparatorluğun içinde bir 'eyalet isyanıdır'. Yunanistan, Türkiye tarihine biraz Balkan Savaşı'nda ve önemli bir biçimde İstiklal Savaşı'nda girmiştir. Bu özel nedenler yüzünden Yunanistan'ın tarihinde Türkiye, Türkiye'nin tarihinde Yunanistan'dan daha önemli bir yer kaplamaktadır" der.
Fuat Aksu'nun da belirttiği üzere Yunanistan kurulurken ve kurulduktan sonra Yunan ulusal kimliği Türk karşıtlığı üzerine inşa edildi. Türklerde ise kendilerine yapılan bütün katliamlara ve Anadolu'nun işgaline rağmen Yunanlara karşı aynı ölçüde olumsuz bir bakış yoktur. İki ülke arasındaki problemlerin temeli bu Türk karşıtlığı ve megali idea etkisinde şekillenen ve boş hayallere dayanan Yunan dış politikasıdır.
Katliamdan kaçan Türkler.
KADIN-ÇOCUK DEMEDEN 25 BİNDEN FAZLA TÜRK'Ü KATLETTİLER
1821 Yunan isyanından önce Mora ve Attike Yarımadası ile Eğriboz Adası'nda on binlerce Türk yaşıyordu. Yunan isyanında Mora'da büyük bir Türk soykırımı yapıldı ve 25 binden fazla Türk kadın ve çocuk ayırt edilmeden katledildi. Kaçanlar da geri dönmesinler diye ev ve bağları bile yakılıp yıkıldı. Yunanistan kurulunca, ilk önce 1830'da Mora ve Attike Yarımadası ile Eğriboz Adası'nda bulunan Türklerden sağ kalanlar Osmanlı topraklarına göç ettiler. İkinci büyük göç dalgası Balkan savaşlarından sonra gerçekleşti. Rum katliamından kurtulan yüz binlerce Selanikli, Manastırlı, Yanyalı Türk, Anadolu'nun ve Trakya'nın çeşitli yerlerine yerleştirildi. Yunanistan'da Batı Trakya'nın dışındaki bölgelerde kalan son Türkler ise Lozan Antlaşması'na göre yapılan nüfus mübadelesiyle Türkiye Cumhuriyeti'ne geldiler. 19. yüzyılın başlarında Yunanistan'ın en büyük nüfus grubunu oluşturan Türklerden, bugün sadece Batı Trakya'da yaklaşık 200 bin kişi kalmıştır. Osmanlılar fethettikleri bölgeleri kendi eserleriyle donatmışlardı. Sadece 17. yüzyılın ikinci yarısında Atina'da, dört cami, yedi mescit, bir medrese, üç mektep, iki tekke, üç hamam, iki de han vardı. Yine aynı dönemde Selanik'te 150 cami ve mescit bulunuyordu. Yunanistan kurulduktan sonra ülkedeki Osmanlı eseri olan camiler, mescitler, hanlar, hamamlar, tekkeler, imaretler, mektepler, medreseler birer birer yok edildi veya birçok camide olduğu gibi minareleri yıkılıp farklı amaçlar (müze, sinema, nikâh salonu, konferans salonu...) için kullanıldı. Bazı Osmanlı eserleri ise harabe halde duruyor.