Dünyanın en öldürücü grip salgını olan "İspanyol Gribi", 3 dalga halinde seyretti. 1918 baharında çıkan ve yaz aylarına kadar süren ilk dalga, ikincisine göre daha hafif seyrederek tüm dünyaya yayıldı. Yaz sonu itibariyle hastalığın yayılması zayıfladı. Fakat salgın, 1918'in Ağustos ayının sonunda ikinci ve daha çok gençleri etkileyen ölümcül bir dalgayla geri geldi.
102 yıl önce ilk olarak Kansas'ta başlayan ve İspanyol Gribi adıyla anılan büyük salgınla ilgili Türkiye'nin en önemli enfeksiyon uzmanlarından Recep Öztürk, Kemal Temel, Murat Yolun, Niall Johnson, John Barry, Milorad Radusin gibi araştırmacıların önemli incelemeleri vardır.
Amerika'da bir hastane.
BİRİNCİ DALGA
İlk dalga 1918 baharında Kansas'ta ortaya çıktı. 1918 Mart'ında Haskell County'de bulunan kışladaki askerlerin çoğunda grip görüldü. Hızla yayılan grip, Amerikalı askerlerle Avrupa'ya taşındı. Yaz aylarına kadar süren bu ilk dalga, ikincisine göre daha hafif seyrederek tüm dünyaya yayıldı. İlk dalga döneminde hastalığın belirtileri hafifti ve öldürücülük oranı da mevsim griplerinden çok farklı olmadığı için ülkeler salgının üzerinde fazla durmadı. Hasta sayısında yaz sonu itibariyle ciddi bir düşüş görüldü. Fakat grip, 1918 Ağustos'u sonunda ikinci ve çok daha ölümcül bir dalgayla geri geldi.
Kızılhaç görevlileri hasta taşıyor (Kongre Kütüphanesi).
İKİNCİ DALGA
1919 Ocak ayına kadar süren bu ikinci dalga, en çok ölümün yaşandığı dönem oldu. Özellikle ikinci dalgadan sonra genç ve sağlıklı askerler hastalandıklarında önce burun kanamasıyla karşılaştılar ve bir kısmı 48 saat içinde nefes almaya çalışarak öldüler. İlginç bir şekilde hastalığın önceki ve sonraki örneklerinden farklı olarak bu salgından gençler daha fazla etkilendi. Muhtemelen yaşlılar, 19. yüzyılda geçirdikleri griplerden dolayı şanslıydılar.
Hastalığın ilk belirtileri: Üşüme, titreme, ateş, halsizlik, baş ağrısı, kas ve eklem ağrısı, kusma, iştah kaybı, nezle, öksürme, göz kanlanması ve bazen de boğaz ağrısıydı. Hastalık, genellikle ilk belirtiler çıktıktan 2-3 gün sonra insanları öldürüyordu.
İlk olarak askerî üsler ve kışlalarda başlayan hastalık, askerlerle temasın sonucu olarak sivillere bulaştı. Birbirlerini aylarca görmeyen eşlerin birbirlerine sarılmaları, savaştan dönen babaların çocuklarını öpmeleri gibi durumlar sebebiyle virüs yayıldı.
Salgın, Amerika'dan Hindistan'a, Japonya'dan İspanya'ya birçok ülkeyi etkiledi. İspanyol Gribi'ne neden olan virüsün geçirdiği mutasyon, savaş şartları, sağlık hizmetlerinin bugünkü imkânların çok gerisinde olması gibi sebepler salgının ölümcül etkilerini hızlandırdı. İkinci dalgada hastalığa yakalananların ölüm oranı yüzde 3 olarak verilir.
Kızılhaç görevlileri (Kongre Kütüphanesi).
ÜÇÜNCÜ DALGA
Ocak 1919 itibariyle görülen üçüncü dalga ise ikinciye nispetle daha hafif seyretti ve hazirana kadar sürdü. Salgın her yere yayılmadı. Yalnızca belli yerlerde görüldü ve ikinci dalgaya nazaran daha az cana mâl oldu. Birinci dalgadan fazla etkilenen yerleri hastalık vururken, ikinci dalganın etkili olduğu yerlerde ise fazla bir mesele yaşanmadı. Örneğin, 1918'de İspanya'da gripten 147 bin kişi ölürken 1919'da ise 21 bin kişi ölmüştü.
Daha sonraki yıllarda Japonya gibi bazı ülkelerde 1920'ye kadar epidemik bazı salgınlar görülmesine rağmen pandeminin genel seyri yaklaşık bir yıllık bu süreçte yaşanmıştı.
Maske takan beyzbol oyuncuları.
İLK GRİP SALGINLARI
Grip, muhtemelen at, inek, domuz, ördek gibi hayvanların evcilleştirilmesi sırasında insanlarda da görülmeye başlayan bir hastalıktır. Batı literatüründe "influenza, grippe, flu" gibi kelimelerle karşılanan bu hastalığa, Eski Türkçe'de "nezle-i müstevliye" denilmekteydi.
Genellikle masum seyreden bu hastalığın en dikkat çekici özelliği, hastalığa sebep olan virüsün belirli aralıklarla mutasyon geçirmesi ve çok sayıda alt türünün bulunmasıdır. Üstelik kuş ve domuz gibi hayvanlarda görülen virüslerin insanlara intikali veya mutasyonla yeni bir tür meydana getirmesi de söz konusudur. Bu yüzden 100 yıldan fazla süredir çeşitli isimlerle zaman zaman ölümcül salgınlar silsilesi oluşmaktadır. Mutasyon geçirmiş virüslerden kaynaklanan büyük grip pandemileri dışında hemen hemen her kış epidemik seviyede, mevsimsel ve masum grip salgınları meydana gelir. Ancak uzun yıllar zararsız şekilde hayatın bir parçası olan grip, zaman zaman ise başka bir türle birdenbire ölümcül bir salgına dönüşebilmektedir.
Baş ağrısı, ateş, halsizlik, burun akıntısı ve boğaz ağrısı gibi temel belirtileri olan grip hakkında 19. yüzyıla kadarki veriler genelde eksik ve büyük oranda vebanın gölgesindedir. Ancak önceki salgınlara dair çeşitli iddialar vardır. Bilinen en eski salgının Milattan Önce 415'te Sicilya'da epidemik seviyede gerçekleştiği kabul edilir. Daha somut bilgilere sahip olunan ilk epidemi, 1173 yılında Avrupa'nın genelinde görüldü. 1387'de benzer bir salgın yine Avrupa'da etkili oldu. İlk büyük salgının ise 1510'da Malta'dan başladığı iddia edilir. Yaklaşık yetmiş yıl sonra ise 1580'de ikinci büyük grip salgını meydana geldi. Bu salgın sırasında yalnızca Roma'da 9 bin kişi öldü. Hastalığın tanımlanması açısından en önemli salgın ise 1742'de başladı. Yaklaşık iki yıl Avrupa genelinde etkili olan bu grip epidemisi, ilk defa "influenza" ve "la grippe" terimleriyle tanımlandı.
MİLYONLARCA KİŞİ ÖLDÜ
Araştırmacılara göre salgın dünya nüfusunun yaklaşık dörtte birini, yani 400 milyondan fazla insanı etkiledi. Virüsün yayılma hızı ve ulaştığı noktaların genişliği ise ilginç boyuttaydı. Virüs, Alaska'daki Eskimo köylerine bile ulaşmış ve çok sayıda ölüme sebep olmuştu. Hastalık bilhassa izole toplumlarda çok kötü etki yapmıştı. Zira bu insanlar grip virüsünün eski formlarına yabancı oldukları için İspanyol Gribi onların bağışıklık sistemleri için tamamen yeni bir şeydi. Bilhassa Eskimolar'da ölüm yüzde 70'lere çıkmıştı.
İspanyol Gribi bütün dünyada 18 ayda 20 milyondan fazla insanın ölümüne yol açtı. American Medical Association, salgında ölenlerin sayısını 21 milyon olarak verirken, salgının neticesinde 50, hatta 100 milyon insanın kaybedildiğini iddia eden araştırmacılar da vardır. Ancak o dönemde dünya nüfusunun büyük kısmını oluşturan Çin, Hindistan ve Afrika'ya dair yeterli ve doğru istatistikler olmadığı için salgında hayatını kaybedenlerin sayısıyla ilgili verilen rakamlar sağlıklı değildir. Üstelik İngiltere'de savaşın ardından Sağlık Bakanlığı'nın yaptığı bir incelemeye göre; ölümle neticelenen vakaların yarıdan azı bir sağlık kuruluşuna başvurmuştu.