Kerbela Vakası, siyasi hırs ve zulümlerin asırlarca dinmeyecek sonuçlar vereceğini gösteren acı bir örnektir
10 Muharrem 61'de (10 Ekim 680) Hz. Hüseyin ve Ehl-i Beyt'i şehid ettiren Yezid tarihte en çok lanetlenen kişi oldu
Uzun siyasi mücadele ve komplolar sonucu 661'de halifeliği ele geçiren Emevi Halifesi Muaviye, 669'da Hazreti Hasan'ın şehadetinden sonra halifeliği saltanata dönüştürmek için harekete geçip, halktan oğlu Yezid için biat almaya başlamıştı.
Peygamberimiz'in torunu Hazreti Hüseyin, bu durumu kabullenmedi.
Muaviye'nin 680'de ölümünden sonra yerine geçen oğlu Yezid ilk iş olarak Hazreti Hüseyin'in biatını almak için harekete geçti. Hazreti Hüseyin, biat etmesine yönelik baskılar artınca, durumun kötüye gideceğini anladı ve aile fertlerini yanına alarak 680 Mayıs'ında Mekke'ye hareket etti.
PEYGAMBERİMİZİN TORUNU İHANETE UĞRADI
Mekke'ye gelen Kûfeliler, Hazreti Hüseyin'i şehirlerine davet edip, Emeviler'e karşı bir birlik oluşturmayı teklif ettiler. Hazreti Hüseyin daha önce hem babasına, hem de ağabeyine karşı ihanetlerine şahit olduğu Kûfeliler'in samimiyetlerini anlamak için amcasının oğlu Müslim'i Kûfe'ye gönderdi. 18 bin kişi Akil oğlu Müslim'in önünde Hazreti Hüseyin'e biat etti, ancak Kûfeliler daha sonra ihanet ederek Emeviler'in Müslim'i öldürmesine göz yumdular.
Bu arada son gelişmelerden haberdar olmayan Hazreti Hüseyin bütün aile fertleriyle birlikte Kûfe'ye doğru yola çıkmıştı. Hazreti Hüseyin, yolda Müslim'in başına gelenleri haber aldı. Fakat Müslim'in oğullarının babalarının intikamını almak istediklerini söylemeleri üzerine yoluna devam etti. Vali Ubeydullah'ın 1000 askerle gönderdiği Hurr, kafilenin yola devamına izin vermeyerek Hazreti Hüseyin'den, validen yeni bir emir gelinceye kadar Kûfe ile Medine arasında bir yol takip etmesini istedi. Hazreti Hüseyin, bunun üzerine Kerbelâ'ya geldi.
Bir süre sonra da valinin gönderdiği Sa'd oğlu Ömer, Kerbelâ'ya vardı. Ubeydullah, Ömer'e Hazreti Hüseyin'den Yezid adına biat almasını aksi halde su ile bağlantısını kesmesini emretti. Biat teklifini kabul etmeyen Hazreti Hüseyin ve ailesinin suyu kesildi. Durumu değerlendiren Hazreti Hüseyin ve yanındaki arkadaşları zulme boyun eğmemek için Allah yolunda ölme kararı aldılar.
10 Muharrem 61'de (10 Ekim 680) iki ordu karşı karşıya geldi. Hazreti Hüseyin'in kuvvetleri 72 kişiydi. Karşısında ise, önce Hazreti Hüseyin adına Müslim'e biat edip daha sonra sözlerinden dönen 5 bin kişilik Kûfe ordusu duruyordu.
BÖYLE ZULÜM GÖRÜLMEDİ
Ordusunun isyanından çekinen Sa'd oğlu Ömer bizzat ilk oku atınca savaş başladı. Savaş meydanında Hazreti Hüseyin tarafından çok kişi ölmüş, geriye Ehl-i Beyt'ten başka kimse kalmamıştı.
Hazreti Hüseyin 19 yaşındaki büyük oğlu Ali Ekber, feryadlar arasında çadırdan çıkıp, babasından izin alarak savaş meydanına daldı.
Kûfeliler, Ali Ekber'e saldırarak, şehid ettiler.
Bu sırada neler olduğunu anlamak için çadırdan çıkan Hazreti Hüseyin'in küçük yaştaki oğlu Ca'fer de şehid düştü. Bir ok Hazreti Hüseyin'in henüz altı aylık olan Ali Asgar diye anılan oğlu Abdullah'ın boğazına saplandı.
Kûfeliler, ihanetlerinden utanmadan menfaat için Hazreti Peygamber'in soyunun başlarını kesmek için adeta birbirleriyle yarışmışlardı. Hazreti Hüseyin kahramanca savaşıyor ve karşısına çıkanı yere seriyordu. Hiç kimse onunla teke tek mücadele etme cesaretine sahip değildi. Kûfeliler, hep birlikte Hazreti Hüseyin'in üzerine saldırdılar.
Hazreti Hüseyin, aldığı ok ve mızrak darbeleriyle atından yere düştü. Enes oğlu Sinan bir kılıç darbesiyle Hazreti Hüseyin'i ağır bir şekilde yaraladı.
Şemir ileriye atılarak Hazreti Hüseyin'in başını bedeninden ayırdı. Hazreti Hüseyin'in başı kesildikten sonra yerde yatan bedeni atların ayakları altında ezildi. Çarpışmadan erkek olarak ancak hasta olan ve öldürülmekten son anda Komutan Ömer'in emriyle kurtulabilen Ali Zeynelabidin sağ çıkabilmişti.
Hazreti Hüseyin'in ve Ehl-i Beyt'in kesik başları Şam'a Yezid'e gönderildi. Ancak bu acı olay hiç unutulmadı. Hazreti Hüseyin'in anısına o günden bu güne pek çok kesim tarafından Muharrem'in onuncu günü olan Aşura matem günü olarak kabul edildi.