Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERHAN AFYONCU

II. Abdülhamid’in devleti ayakta tutma siyaseti

İkinci Abdülnamid’in 33 yıllık hükümdarlığı imparatorluğun içte ve dışta saldırılara uğradığı çok zor bir dönemdi. Sultan kendi tabiriyle, “Ali’nin külâhını Veli’ye, Veli’nin külâhını Ali’ye giydirerek” Osmanlı Devleti’ni ayakta tutmuştu

21 Eylül 1842'de İstanbul'da doğan Şehzade Abdülhamid'in çocukluğu ve gençlik yılları, Tanzimat Dönemi'nin getirdiği Batı kurumlarının Osmanlı Devleti'ne aktarılma süreci içinde geçti. İkinci Abdülhamid'in şehzadeliği döneminde, amcası Sultan Abdülaziz'le birlikte 1867'de çıktığı Avrupa seyahati sultan için bilgi ve görgüsünü arttırma fırsatı olmuştu. Bu seyahatte Fransa, İngiltere, Belçika, Almanya ve Avusturya'yı gezdi. Şehzade Abdülhamid, bu vesileyle Batılılar'ın hayat tarzını, gelenek ve göreneklerini, protokol yöntemlerini bütün ayrıntılarıyla görme fırsatı bulmuştu. Bunun yanında, dünyanın en ileri tekniklerini, buluşlarını yerinde görmüş, bunlarla Avrupa'nın hangi düzeye varmış olduğunu anlamıştı. Ayrıca uluslararası diplomasinin ne şekilde sürdürüldüğü hakkında fikir sahibi olmuştu. Bütün bu gözlemlerin, ileride devlet sorumluluğunu üstlendiği zaman Sultan Abdülhamid'in çok işine yarayacaktı.

SALTANATININ İLK YILLARI
İkinci Abdülhamid padişah olduğunda, faaliyetleriyle kısa sürede ordunun ve halkın gönlünü kazandı. Tersane'ye giderek bahriyelilerle birlikte sofraya oturup asker yemeği yedi. Bâb-ı Meşihat'e giderek ulema ile birlikte iftar yemeğine katıldı. Haydarpaşa Hastanesi'nde cephelerden gelen yaralıları ziyaret ederek onlara hediyeler dağıttı. Sadrazam ve diğer nazırlarla birlikte camileri dolaşarak halk içinde namaz kıldı. Yeni padişahın bu tür jestleri halk ve ordu mensupları arasında memnunlukla karşılandı. Ancak sonraki dönemde Ali Suavi'nin Çırağan baskınıyla Beşinci Murad'ı tekrar tahta çıkarma teşebbüsü padişahı yavaş yavaş Yıldız Sarayı'nda kapalı bir hayata doğru itti.
Saltanatı boyunca devleti ayakta tutmak için mücadele etti. İkinci Abdülhamid'in 33 yıllık hükümdarlığı imparatorluğun içten ve dıştan saldırılara uğradığı çok zor bir dönemdi. Sultan Abdülhamid dış politikada ustaca bir siyaset güderek Osmanlı Devleti'ni ayakta tutmaya çalışmıştı. Bunun için Avrupalı büyük güçlere karşı, sonradan büyük devletler arasına katılan Almanya'yı kullanmaya çalışmış, bu arada, çok sayıda Müslüman sömürgeye sahip olan Fransa, İngiltere ve Rusya gibi devletlere karşı da İslâmcılık siyasetini bir tehdit unsuru olarak öne çıkarmıştır. İkinci Abdülhamid, büyük devletler arasındaki rekabeti sürekli körükleyen, tarafsız, bağımsız, çoğu zaman barışçı, bazen tavizkâr fakat yeri geldiğinde de tehditkâr bir dış politika anlayışı izlemişti.
Murat Bardakçı "Şahbaba" isimli önemli eserinde Sultan Vahdettin'in kızı Sabiha Sultan'dan İkinci Abdülhamid'in siyasetiyle ilgili şu bilgiyi verir: "... Babam imparatorluğu kırk yıl boyunca idare eden ağabeyi Sultan Abdülhamid'in 'İngiliz dostluğu, Fransız yakınlığı' politikasını benimsemişti. Esasen çözülmüş ve zayıflamış olan imparatorluğu toparlayıp dağılmaktan kurtarmak için amcam Abdülhamid, kendi tabiri ile 'Ali'nin külâhını Veli'ye, Veli'nin külâhını Ali'ye giydirmekle otuz yıldır canım çıktı. Öyle kurtardık. Adamlar -yani İttihadçılar- kimseye danışmadan, hatta kendi aralarında bile istişare etmeden sanki yağma varmış da geç kalınacakmış gibi Balkan Harbi'ne ve arkasından Birinci Cihan Harbi'ne ve Alman dostluğuna kapılarak maceralara atıldılar ve bu hale getirdiler! Yazık değil mi?' derdi."

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA