Başbakan'ın son seyahatinden döner dönmez, daha önce çözüm sağlanarak rahatlanan TCK'deki "zina" ile ilgili konuyu, tekrar gündeme oturtması herkesi çok şaşırttı. Ama esas şaşkınlık, daha sonra grubuna yaptığı konuşmanın hem AB'ye hem AB'cilere meydan okuyucu bir tonda olmasıyla yaşandı. Seçimi kazandıkları günden beri yanında ve karşısında olanları "AB yanlısı" tavırlarıyla peşinden sürükleyen bu iktidar, kendisiyle ilgili şüpheleri iç ve dış kamuoyunda yeniden canlandırdı. Başbakanın: "AB bizim iç işlerimize karışamaz. AB dünyanın sonu değil" gibi cümleler kullanması, özellikle bu partinin AB yanlısı gibi gözükerek takiyye yaptığını düşünenleri doğrular gibiydi. Aksi takdirde hiçbir politikacı bu kadar göz göre göre kendi kalesine gol atamazdı.
Şu iki konuya dikkat etmek gerekir. Birincisi: TCK, AB normlarına uygunluk açısından kriter teşkil edecek temel bir yasa niteliğinde olduğu için taşıdığı hükümler açısından "iç işleri" ölçüsü ile değerlendirilemez bir yasa sayılıyor. İkincisi: AB yetkilisi Verheugen'in verdiği bir örnek, katılımcı ülkelere AB'nin böyle bir karışma durumu veya hakkı olduğunu çok iyi gösteriyor. Verheugen, Türkiye'ye son ziyareti sırasında patlak veren bu zina tartışmaları üzerine, "Bulgaristan'ın ceza yasasında eşcinsellere hapis öneren bir madde vardı. Ben bunun AB'ye uymadığını söyleyerek onların yasalarından bu hükmün çıkartılması gerektiğini ilettim. Onlar da yerine getirdiler" diye bu tür müdahalelerin AB'ce katılımcı ülkelere uygulandığını anlattı. Şimdi, Amerika bizim bir sürü şeyimizi yönlendirirken sesimiz yeterince çıkmıyor da kendi isteğimizle katılmak için çaba gösterdiğimiz bir uluslararası oluşum olan AB'ye böyle bir tartışmalı durumda kafa tutmak ne anlama geliyor?
Böyle yaparak onlarla gerçekten çok ayrı paradigmalar taşıdığımızı ispat ederek bu birlikten vazgeçme yollarını aramıyorsak, onların içinde bizim bu farklı paradigmalarımızı öne sürerek aralarına alınmamıza karşı çıkanlara büyük bir iyilik yapmış oluyoruz. Biz, hem kendimiz gibi olmak hem de Avrupalılaşmak ikilemini halletmek için çağdaş yasaları reddetmek yerine yeni düşünme düzenleri oluşturmak zorundayız. Kimse bizim iç işlerimize karışmıyor. Aslında biz, iç işlerimizi kendi kendimize karıştırıyoruz.
Sevgi ÖZKAN (Sosyolog) İSTANBUL