Yeni öğretim yılı başladı ve okullar açıldı. İki dönem halinde yapılacak olan eğitim, her yıl olduğu gibi resmi tatiller çıktıktan sonra yine 180 işgünü olacak. Mevzuat böyle. Kar tatili, kış tatili, doğal afet tatilleri ve bayram tatillerine yapılan eklemelerle okulların açık olduğu süre, yani işgünü sayısı 180'in de çok altına düşecek. Yani, 160-180 gün oku, 185-200 gün yat! Bu mevzuat 1940'lı yılların kalıntısı. O yıllarda Türkiye tam bir tarım ülkesiydi. Çünkü, halkın %80'i köyde yaşıyor ve tarımla uğraşıyordu. Okuma çağındaki genç nüfusun tarıma, dolayısıyla aileye katkısı için okulların erken tatili ve açık olduğu günlerin 180 günle sınırlı ya da altında olması bir zorunluluktu. Bugün öyle mi? Köylü, şehirli arasındaki oranlama tamamen tersine döndüğü gibi, yaz döneminde öğrenciden artık kim ne katkı bekliyor? Dünyada tatili en çok olan ülkelerin başında geldiğimiz hep söylendiğine göre, çocukların eğitimine büyük zarar veren bu en az 185 günlük tatil ve zaman israfı acaba niye?
Bu konuda fikir üretenlerin ortak görüşü şu: Okulların açık olduğu günler en az 200 gün olmalı, resmi tatillerin dışında kalan ve zorunlu tatiller hesap edilerek süre 200 işgününe mutlaka tamamlanmalıdır. Okulların her yıl 1 Eylül'de açılıp 30 Haziran'da tatile girmesi, olağan ve olağandışı tatiller çıkarıldıktan sonra, bu sürenin kullanımı için yeterlidir.
Alışık olduğumuz uzun tatiller yalnız eğitim öğretim için değil, ekonomik kalkınmamız bakımından da, artık mutlaka terk edilmelidir.
Naci AKAY (İstanbul eski Milli Eğitim Müd.)