Yurtdışı seçim çevrelerinde dün oy vermenin başlaması ile 14 Mayıs sürecinin son düzlüğüne geçtik.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Millet İttifakı adayı Kılıçdaroğlu arasındaki rekabette birinci turda kazanma iddialarının ve keskinleşen söylemlerin yükselişine tanık oluyoruz.
Kampanyalarda moral üstünlüğü elde tutmak önemli olduğundan iki adayın kararsız seçmene "biz kazanıyoruz" mesajını güçlü vermesi gerekiyor.
Bu mesajın umut, güven ve karşı taraf eleştirisi ile sentezlendiği görülüyor.
Kendi tarafının kucaklayıcı, karşı tarafın ayrımcı olduğu söylemi öne çıkıyor.
Erdoğan'ın avantajı son dört-beş haftada eser siyasetinin büyük hizmetlerinin açılışlarını sıralaması.
Rus lider Putin'in de online katıldığı Akkuyu Nükleer tesisindeki ilk yakıt teslim töreni bunların en sonuncusuydu.
TOGG, TCG Anadolu, Hürkuş, Karadeniz doğal gazının sisteme alınması ve İmece uydusu da ilk akla gelenler.
Savunma, enerji ve teknoloji alanlarındaki bu açılışların seçmenin milli hissiyatına etkide bulunduğu açık.
Kötü SSK geçmişi ve CHP belediyelerinin zayıf performansı/tutulmayan vaatleri sebebiyle Kılıçdaroğlu icraat-hizmet alanında bir iddia ortaya koyamıyor.
Ayrıca, PKK ve FETÖ çevrelerinin kendi adaylığına verdiği desteği bir türlü seçmene anlatamıyor.
***
Önümüzdeki günlerde adaylar seçimlerin birinci turda bitmesi gerektiği konusuna daha fazla odaklanacaklar.
CHP çevreleri Muharrem İnce üzerindeki "oyları bölme" baskısını artıracak.
Birinci turda sonuç alma çabası anlamlı.
Ülkemizde ikinci tur seçim örneği bulunmuyor ve anketler bir fikir verse de seçmenin nasıl davranacağı kestirilemiyor.
Yani ikinci tur seçmeni olgusunu tecrübe etmedik.
Zira olası ikinci turda seçmen tercihini nasıl etkileyeceğini bilemediğimiz en az dört belirsizlik var.
1-Erdoğan ve Kılıçdaroğlu'nun ilk turu hangi oy yüzdesiyle tamamlayacağı ve kimin önde olacağı.
2-14 Mayıs gecesi neticelenecek milletvekili seçimlerinin sonucu ile Meclis'te oluşacak aritmetiğin ne olacağı.
Yani Cumhur İttifakının mı, Millet ittifakının mı çoğunluğu elde edeceği ya da YSP'nin anahtar rolde olacağı bir sonucun çıkıp çıkmayacağı.
3-İnce ve Ogan'ın kendi seçmenini nasıl ve hangi aday lehine yönlendire(bile)ceği.
4-Adayların nasıl bir ikinci tur kampanyası yapacağı.
İşte bunların netleşmesi ikinci tur seçmeninin tercihini etkileyecektir.
***
İki ittifakın kazanmak için bir yandan bütün argümanları ve vaatleri seferber ederken diğer yandan karşı tarafın kazanması durumunda Türkiye'nin ne gibi sorunlar ile karşılaşacağı tartışmasını yapması kaçınılmaz.
Söylemlerin keskinleşmesi de öyle.
Ancak kim kazanırsa kazansın, siyasetin görevi milli iradenin sonucunu kabullenmek ve gereğini yapmaktır.
Seçim sonrasında ülkemize dair antidemokratik ve kaotik senaryolar tahayyül edenlere hep birlikte Türkiye adına karşı çıkmaktır.
Demokrasi ve terörle mücadele gibi kritik konularda adaylar birbirlerini eleştirebiliyorlar.
Ancak sivil toplumu tehdit etmek çok aşırı bir adım.
Adaylığı açıklandıktan bu yana sert söylemleri kendisini destekleyen diğer genel başkanlara (özellikle Akşener'e) bırakan Kılıçdaroğlu dün yeni bir video ile AK Parti'ye yakın sivil toplum kuruluşlarını "çete" diyerek hedef aldı.
Kazanması durumunda bu kuruluşlara yönelik rövanşın imasını yaptı ve "yiğide savaş bayramdır" tabirini kullandı.
Merak ediyorum, "milli iradeye iktidar ve muhalefet herkesin teslim olmasına", yani meşru sonucun kabullenilmesine vurgu yapan cümleye takılıp niyet sorgulayanlar asıl Kılıçdaroğlu'nun apaçık "savaş" ve "çete" dili hakkında neler söyleyecekler.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz