6'lı masa kendini anlatmakta zorlanıyor.
Masadaki genel başkanlar olası ortak cumhurbaşkanı adayları kazanırsa nasıl bir hükümet yapısı kuracaklarını anlatmaya giriştiler ancak bu çabaları muhalefet cenahından daha çok eleştiri aldı.
Muhalefet için kritik konunun güçlendirilmiş parlamenter sistem önerisi değil geçiş dönemi için sunacakları cumhurbaşkanlığı modeli olacağını daha önce yazmıştım.
Seçim gününe kadar bu tartışma ile gideceğiz.
Masanın mutabık kaldığı formül en son Kılıçdaroğlu'nun cümleleriyle şöyle: "Altı partinin lideri eşittir ve başkan yardımcısı olacaktır. Aynı zamanda seçimde hangi parti ne kadar oy alırsa temsili demokrasinin ruhuna uygun olarak bakanlar kurulu dağılımında bunu esas alacağız."
Kılıçdaroğlu "ikili mekanizma" dese bile sonuçta Davutoğlu ve Babacan'ın anlattığı formülün aynısını açıkladı.
Yani 6 genel başkan "cumhurbaşkanı gibi, cumhurbaşkanı kadar" yetkili olacak ve yüzde 1 fark etmez onlar "olağanüstü stratejik önemdedir."
Bu mealen genel başkanlar cumhurbaşkanına eşittir demek.
6 genel başkanın "Anayasaya aykırı bir vesayet modeli" olarak görülen bu "imza yetkisi" formülünden başkasını bulması mümkün değil.
"İstişare" modeli siyasetin doğası açısında en etkisiz ve kozmetik olanı.
Kendilerini Davutoğlu'nun tabiri ile "doğal adaylarından feragat ederek masaya gelmiş liderler" olarak gören genel başkanların siyasetin doğası hakkında bu denli naif olmaları beklenemez.
***
İdeolojik olarak farklı olan partilerin genel başkanlarına veto yetkisi vererek bunu "başbakan-bakanlar ilişkisi" veya "NATO gibi tüm kararlar oy birliği ile alınacak" benzetmeleri ile meşrulaştırmaya çalışmada öne çıkanların Davutoğlu ve Babacan olması şaşırtmıyor.
CHP'nin kurduğu masada "etkisiz isimler olarak yer almayı" ne hedefledikleri muhafazakâr seçmen tabanına ne de şahsi iddialarına anlatamazlar.
Bu yüzden 6'lı masayı daha çok sahiplenen partiler GP ve DEVA.
Davutoğlu ve Babacan, CHP destekçisi medyanın "AK Parti geçmişlerini" hatırlatarak sorgulamasını sineye çekiyorlar.
Bu iki genel başkanı destekleyen medya da sürekli 6'lı masanın devamının "önemini" hatırlatıyor.
Masayı toparlayan Kılıçdaroğlu ise, süreç yönetiminin ve politikaların ortaklaştırılmasının mühendisliğini yapanlar da Davutoğlu ve Babacan.
Bu sebeple CHP çevrelerinin Davutoğlu ve Babacan'a yönelik "Oyunuz yüzde kaç?" aşağılaması veya "Egonuzu cilalamak için masaya duyulan umudu zedeliyorsunuz" eleştirisi Kılıçdaroğlu için bir şey ifade etmiyor.
Muhtemelen kimi CHP'lilerin Davutoğlu'nun açıklamalarından rahatsız olmasını da anlamlandıramıyordur.
Neden mi?
Çünkü, Kılıçdaroğlu kendisinin ya da CHP'li bir ismin masanın ortak adayı olarak cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda iktidarın aslan payının CHP'de olacağının farkında.
Alaturka bir koalisyon ile bile olsa CHP'yi uzun süre sonra iktidara taşımanın gururunu yaşayacağını bilir.
Masadan ayrılan partiler olsa bile HDP ile iş birliği içinde meselenin Meclis boyutunu idare edebilir.
***
Bu arada, Davutoğlu'nun "Cumhurbaşkanı masanın mutabakatına uymazsa kriz çıkar ve meclis desteğini kaybeder. O zaman ülke yeniden seçime gitmek zorunda kalır" değerlendirmesi sadece 6'lı masanın kaosa ve krizlere teşne yapısına işaret etmiyor.
Aynı zamanda Davutoğlu'nun bastırmaya çalıştığı bir kaygıyı gösteriyor: ya seçilen CHP'li cumhurbaşkanı bir süre sonra "yapı kilitlendi" bahanesiyle küçük partileri koalisyondan düşürürse…
Yani, halktan yüzde 50 artı 1 yetkisi alan cumhurbaşkanı başta genel başkanları kendisine bir kararname ile yardımcı ilan edip sonra imza vermeyerek sorun çıkaran(lar)ı başka bir kararname ile tasfiye ederse…
İşte asıl o zaman küçük partilerin genel başkanları yüzde 1 büyüklüğündeki partilerin Meclis'te alternatiflerinin kolayca bulunabileceği gerçeğiyle yüzleşir.
Muhafazakâr seçmene "sizin haklarınızı biz bu şekilde garanti edeceğiz" yaklaşımının naifliği ortaya çıkar.
6'lı masanın eleştirilen mühendisleri CHP hakimiyetiyle sonuçlanacak bir siyasi girişimi başarıya ulaştırmaya çabalıyorlar.
Muhafazakâr-İslami kesimi iktidardan düşürmenin söylemini 6'lı masa güzellemesi yaparak muhafazakâr seçmene satmaya çalışıyorlar.
Bunu "iyi polis" rolündeki Kılıçdaroğlu görüyor.
Kötü polis rolündeki CHP medyası ise mühendisleri sıkıştırıyor.