Yeni seçim yasası sonrası muhalefet cenahındaki karmaşa devam ediyor. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu kendi belediye başkanlarının adaylık hamleleri ve partisinin "aday bizden çıksın" ısrarı ile uğraşıyor. İBB Belediye Başkanı İmamoğlu, bayramda İstanbul'dan getirdiği belediye otobüsü ve köşe yazarları ile seçim kampanyası formatında Doğu Karadeniz gezisi gerçekleştirdi. Kılıçdaroğlu'nun "önümden çekilin" resti rekabeti bitirmiyor. Anlaşılan Kılıçdaroğlu, İmamoğlu ve Yavaş arasındaki adaylık rekabeti yeni salvolarla sürecek. CHP içindeki bu yarış sürerken, İP ve DEVA merkez sağda daha büyük yer tutabilmek için çabalıyor. 6'lı masa dizilimi bu iki partinin CHP'nin seküler oylarına talip olması için de düzlem oluşturdu. İttifak içi seçmen geçişleri kaçınılmaz görünüyor. Cumhur İttifakı içinde seçmen kaymaları sorun teşkil etmezken 6'lı masa bileşenleri için bu çoklu aday rekabeti ve seçmen kayışları daha kritik görünüyor. Masa giderek seçmene daha dağınık bir görüntü veriyor.
***
CHP içi kaynama, İP ve DEVA'ya manevra alanı açıyor. Akşener liberal- muhafazakâr oylara ulaşımını güçlendirmek için milliyetçi teşkilatlanmayı merkez sağa çekmeye çalışıyor. Babacan da 6'lı masadan partisini ayrıştıracak söylemleri öne çıkarıyor. Parti logosu ile seçime gireceğini söyledikten sonra "Ülkemizin bizden başka çıkışı yok", "6 genel başkanın başka şeyler söylemesi vatandaşta güven oluşturmaz" ve "2002-2015 yılları arasında iyi şeyler yaptık. O dönem ekonominin başında ben vardım" söylemlerinde bulundu. CHP söylemine kilitlenmiş bir siyasetle DEVA ve GP, AK Parti'ye oy verenlere ulaşamayacağının farkında. Babacan ve Davutoğlu'nun görev aldıkları dönemleri savunamaz halde kalmaları bir tür siyasi intihar olur. "AK Parti'nin hangi dönemi iyiydi" tartışmasını yapmaları kaçınılmaz. Babacan son çıkışları ile sadece ekonomi alanındaki iddiasını ortaya koymadı. Kılıçdaroğlu ve diğer muhalefet partisi genel başkanlarından farklı olarak devlet tecrübesine sahip olduğu iddiasını dile getirdi. Davutoğlu da dışişleri bakanlığı ve başbakanlığı dönemi için benzer şeyleri söyleyebilir. Ancak bu yeni yaklaşımları 6'lı masa açısından daha fazla karmaşa demek. DEVA ve İP arasında ekonomi alanında "Bu konuyu ben bilirim" çekişmesi yaşanıyor. Babacan için özelleştirme, Davutoğlu için Suriye ve sığınmacılar kritik konular. Bu alanlarda AK Parti iktidarına tümden karşı olan CHP ve diğerlerini ikna edemezler. 6'lı masa muhalefet için giderek "sahip çıkılan, sorgulanan, uyarı ve mesaj gönderilen" bir yere dönüşüyor.***
Bu çevreler Arap isyanları sonrası AK Parti için bölgenin gerçekliğini okurken yanıldılar. Şimdi CHP ve İP ile aynı dili kullanarak iktidarı eleştirirken aynı hatayı tekrarlıyorlar. Siyasetin doğasını fazlaca "liberal varsayımlarla" değerlendirme hatasındalar. Türkiye, Mursi'yi deviren darbeye karşı çıkarken de Kaşıkçı cinayetinde sorumluların yargılanmasını isterken de ilkesel davrandı. Hiçbir şanlı şöhretli Batı ülkesinin yapmadığını yaptı. Fransa ve Almanya'nın darbecilere kırmızı halı serdiğini hatırlamak lazım. Ancak bu ilkeli tavır reel şartları göz ardı edemez. İkili ilişkilerdeki uzun süreli gerginlikler halklar arasındaki ilişkileri soğutuyor. Türkiye halkların iradesine saygı duyulmasını istedi, bunun için darbecileri eleştirdi ancak hiçbir zaman ülkelerin içişlerine karışan, demokrasi havarisi bir politika yürütmedi. Bugün CHP söylemleriyle AK Parti'yi eleştiren DEVA ve GP, 2011-2015 arasında iktidarın Suriye dahil Ortadoğu dış politikalarının oluşmasına katkı vermişlerdi, önemli sorumlulukları vardı. Ancak CHP'ye karşı kendi dönemlerindeki politikaları savunabilme cesareti bile gösteremiyorlar.