Yeni seçim yasası, iktidarın Ukrayna krizinde etkili bir politika izlemesi, Macaristan seçimlerinde Orban'ın kazanması, 6'lı masa etrafındaki aday polemikleri ve 3. ittifak kurulmalı söylemi muhalefete yol gösterenler için hayli karmaşık bir ortam oluşturdu.
Buna muhalefetin dağınıklığını gündem yapan Cumhur İttifakı cenahının argümanları da katıldığında çok geniş bir tartışma düzlem-i ne ulaşılıyor. Parti ve aktör bolluğuna benzer sayıda argüman çeşitliliği de eşlik ediyor.
Yeni yasadan sonra milletvekilliği seçiminde 6 partinin nasıl bir dizilim yapacağı bell i değil. SP Genel Başkanı Karamollaoğlu'nun "ittifak içinde ittifak olarak 3. ittifak" önerisi DEVA ve GP'yi, SP altında toplama arzusuna işaret ediyor. Her partinin kendi oyu ile milletvekili çıkarması zarureti ittifaklar içerisindeki küçük partilerin pazarlık payını düşürdü. Önce medyada sonra Karamollaoğlu'nun söyleminde 3. ittifak önerisinin tartışılmaya başlaması yeni duruma bir tepki. DP Genel Başkanı Uysal'ın, muhalefetin cumhurbaşkanı adayı için "20 yıllık AKP döneminde sorumluluğa ortak olmamış olmak" şartını sayması 6'lı masa destekçileri için rahatsız ediciydi.
CHP ile aynı masaya oturmayı ve belki o partinin listesinden milletvekili olmayı düşünebilmeyi kabul eden eski AK Partililerin bir türlü muhalefet cephesinin onurlu üyeleri olarak kabul edilmemeleri hayli düşündürücü. Başbakanlık ve başbakan yardımcılığı yapmış Davutoğlu ve Babacan'ın muhalefet gözünde AK Parti'nin 20 yılda yaptıklarının "sorumluluğundan" tümüyle kendilerini sıyırmaları mümkün değil.
***
Dış politika, Suriye, mülteciler ve ekonomi konularında DEVA ve GP'nin CHP ve İP ile tümüyle aynı yerde oldukları da söylenemez. Ayrıca, DEVA ve GP, yaman bir çelişki içindeler. Bir yandan masaya oturmalarına rağmen sürekli "özleştiri yap" baskısı altındalar. Şimdilerde önemlerinin azaldığı da hatırlatılıyor. Muhalefetin heyecanlı unsurları tarafından devamlı sorgulanan bu iki parti, muhalefet cenahında eğreti bir konumda kalıyor. Diğer yandan kendilerine hedef kitle olarak seçtikleri AK Parti tabanından gelen "Neden partiye ihanet ettiniz" sorusu ile yüzleşiyorlar. Bu soru Anadolu seçmeni için hayati bir soru ve duygu yüküyle sorulduğunda bu iki partiden siyasetçilerin dengesini bozabiliyor. Yeni yasanın etkisiyle bu sıkışmışlık Karamollaoğlu'nun dillendirdiği 3. ittifak fikrini güçlendirebilir. SP, DEVA ve GP yüzde 7 barajını birlikte geçmeye cesaret gösterebilir mi yoksa 6'lı masada daha fazla itibar görmek için hamle mi yapıyorlar önümüzdeki aylarda göreceğiz.***
Ukrayna krizi ve Macaristan seçimleri muhalefete akıl verenleri telaşlandırdı.
"Hayat pahalılığı muhalefeti güçlendirmiyor, seçimleri kazanma garanti değil," "Seçime az kaldı toparlanın," "İnce hesap yapanlar üzülür," "Aday çekişmelerini bırakarak ortak programa odaklanın", "Şimdiden adayı tartışmak muhalefete bir tuzak, ilkeleri belirleyelim" ve "Ortak aday belirlemede geç kalıyorsunuz" şeklindeki uyarılar medyada uçuşuyor.
Kuşkusuz 6'lı masa ve HDP cenahının en büyük çelişkisi, ortak cumhurbaşkanı adayı olarak ismi geçenlerin (ki hepsi şimdilik CHPli; Kılıçdaroğlu, İmamoğlu ve Yavaş) taraftarlarının kendi adayını öne çıkarmak için ortaya attığı fikirlerin başka aday taraftarları tarafından çürütülmesi. Akşener'i de eklerseniz aday adaylığı borsasında öne çıkan dört ismin taraftarlarının kaldırdığı toz, muhalefete yetiyor aslında. "İktidara yaramasın" kaygısıyla örtü altında tutulan çekişmeler bir şekilde gün yüzüne çıkıyor. Bu karmaşa muhalefete akıl verenleri paniğe yöneltiyor. Uyarılar, iktidar cenahının kullandığı eleştirilere dönüşüyor. "Muhalefet muhalefete karşı" diye nitelediğim bu durumun muhalefete zarar verdiğini gören yeni bir argüman sökün etti: "Muhalefeti eleştirirken umutsuzluğu derinleştirmeyin, iktidarın gitmeyeceği algısını pekiştirmeyin." Akıl verenlerin bu özeleştirisi, muhalefet çevrelerinin karmaşasını sonlandıramaz. Mesele yapısal ve dinamik. Aday belirlenmedikçe aday çekişmeleri bitmez. Hatta belirlense bile küskünleri çıkar. Muhalefete akıl verenlerin toparlanmak için öne sürdükleri "demokrasi cephesi" formülü ya da "otoriterlik-demokratlık" ayrımı seçmende bekledikleri karşılığı üretemez. Uluslararası sistemin belirsizliğinin arttığı bir dönemde Türkiye'yi 2023 sonrasına taşıyacak politikalarda uzlaşıp bunu seçmene etkili bir isim etrafında ulaştırabilmeleri lazım.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz