Kovid-19 salgınının "büyük güç rekabetini hızlandıracağı" tespiti yapılmıştı. Virüsün yayılmasında Çin'in sorumluluğu hatırlatılmakla kalmamış ABD ve Çin arasında yeni bir soğuk savaşın şekillendiği söylenmişti. Virüsün etkisini kaybettiği dönemde Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin uluslararası sisteme muhtemel etkilerini tartışıyoruz. İşgalin tetiklediği küresel değişimi adlandırırken yine "yeni soğuk savaş" tabiri kullanılıyor. Tabii bu sefer Batı ittifakı ve Rusya arasındaki gerilimi tanımlamak için... Sovyetler Birliği'nin çökmesi ile girilen ABD hâkimiyetindeki liberal dünya düzeni zaten krizdeydi, artık tümüyle sona erdiğini ve yeni bir küresel düzen(sizliği) evresine girdiğimizi konuşuyoruz. Hatta, Güvenlik Konseyi daimi üyesi olan Rusya'nın son revizyonist işgalinin, İkinci Dünya Savaşı'nın galipleri tarafından kurulan BM sisteminde ciddi bir kriz oluşturduğu aşikâr.
Batı İttifakı için Putin yönetimindeki Rusya artık ciddi bir tehdit olarak konumlandırılıyor. Ukrayna Savaşı'nın başındaki nükleer silah kullanma meselesinin gündemden düşmesi iyi bir gelişme ise de ABD Başkanı Biden'ın Rusya ve Putin eleştirisinde sürekli el yükselttiği gözden kaçmıyor. Biden, "savaş suçlusu" tanımlamasından "soykırım" aşamasına geçti. Amerikan stratejik aklının asıl rakibi olan Çin'i sınırlandırma hedefinden vazgeçmesi mümkün olmadığına göre günümüzdeki büyük güç rekabetinin giderek "iki cepheli bir yeni soğuk savaş" formu aldığı görülüyor. Mathew Burrows ve Robert A. Manning bu gidişatın çok daha yüksek askeri harcama, küresel ekonomiyi zora sokacak ölçekte büyük bir belirsizlik ve ABD'yi yeniden yapılandırma hedefinden uzaklaşma sonuçlarını üreteceği görüşündeler. Ve Biden yönetimini hem Rusya hem de Çin'i karşısına alacak çifte bir soğuk savaş hatasına düşmemesi yönünde uyarıyorlar.
***
Ukrayna Savaşı'nın uzaması ve Batı'nın Rusya'yı büyük güç statüsünden düşürecek ölçekte yenilgiye uğratmakta ısrarcı olması durumunda soğuk savaşın ilk cephesi derinleşecektir. Bu durumda ikinci cephe olan Çin'in tercihi kritik olur. Rusya'ya askeri ve ekonomik destek vermek, küresel ticaret dengelerinde Çin'e önemli maliyetler getirir. Moskova'nın iyice hırpalanmasını seyretmek de Pekin'e uymuyor. Çin, zayıflatılmış Rusya ile daha uygun şartlarda "stratejik ilişki" kurabilir. Çin ve Hindistan'ın yanı sıra birçok bölgesel gücün Rusya yaptırımlarına katılmadığı düşünülürse ABD'nin çifte soğuk savaşı yürütebilmesi de mümkün görünmüyor. Avrupa'da Putin'in kaderinin Miloseviç gibi olacağını bekleyenler, Rusya'nın dünya güç denklemlerine müdahale imkânlarını küçümsüyorlar. Yaptırımların şimdiki halinde bile gıda, enerji ve finans alanlarındaki küresel krizden bahsediyoruz. Doların hâkim rezerv para konumunun zayıflayacağı tahminleri yapılıyor. BM Genel Sekreteri Guterres, savaşın etkilerinin "küresel ve sistemik" olduğuna, dünyanın bunu karşılayamayacağına dikkat çekiyor. Savaşın sona erdirilmesi için "öncü liderleri" harekete geçmeye davet ediyor.***
Türkiye, salgının ve Ukrayna Savaşı'nın dünyaya yaygın olumsuz etkilerini giderme çabalarında öne çıkan bir ülke. Cumhurbaşkanı Erdoğan, mevcut uluslararası sistemin adaletsizliğini ve BM sisteminde reform ihtiyacını sık dile getirmesiyle biliniyor. Nitekim Ukrayna'daki savaş başlamadan önce de savaş sırasında da bir an önce ateşkes ve barışa ulaşmak için diplomasiye ağırlık verdi. Çok sayıda liderle görüşerek Antalya ve İstanbul görüşmelerini temin etti. Buça ve İprin'den gelen görüntüler ve savaşın Donbas bölgesinde yoğunlaşması, müzakereleri sekteye uğrattı ise de Türkiye iki lideri bir araya getirme hedefinden vazgeçmedi. Nitekim, Avusturya Başbakanı Nehammer'in Putin ile görüşmesi öncesinde ziyaretini Erdoğan ile de koordine etmesi ve görüşme sonrasında "Beni iyimser yapan tek şey, Putin'in İstanbul müzakere sürecini bizzat gündeme getirmiş olmasıydı" demesi dikkatlerden kaçmadı. Elbette sadece Rusya ve Ukrayna arasındaki müzakerelerle bu savaş ortamından çıkılamaz. ABD, AB, NATO ve Rusya arasında da yeni dönemi belirleyecek bir uzlaşma gerekli. Uluslararası sistemin değişim dönemlerini en iyi okuyan ve buna göre politika geliştiren ülkelerden birisi olarak Türkiye bu uzlaşmaya ciddi katkılar verebilir. On yıllarca sürebilecek yeni soğuk savaş ortamına mahkûm olmamak için liderlerin öncülük yapma zamanı.