Macaristan seçimlerinin sonuçları canlarını sıksa da muhalefet ortak cumhurbaşkanı adayı tartışmasından geri duramıyor. Bir yandan aday belirlemek için henüz erken ve isme de 6'lı masadaki genel başkanlar karar verecek deniyor. Diğer yandan CHP ve İP tarafından sürekli aday profili ve muhtemel isimler gündemde tutuluyor. Bir süredir bu tartışmanın muhalefete faydadan çok zarar verdiği görüşündeyim. Ancak bu tespite rağmen muhalefetin aday konusundan uzak duramayacağı açık. Muhalefet cenahında "Hayat pahalılığı var, bu defa kazanacağız" özgüveni ile hareket edenler aday rekabetini kızıştırıyor.
"Ya Cumhurbaşkanı Erdoğan şapkadan bir tavşan çıkarır ve yine kazanırsa" kaygısı taşıyanlar bir an önce geçiş süreci ve ortak programa odaklanmayı tavsiye ediyor. Rusya- Ukrayna Savaşı'nın getirdiği uluslararası konjonktürün "güçlü lider" ihtiyacını öne çıkarması hoşlarına gitmiyor. Orban'ın yüzde 53 ile yeniden başbakan seçilmesini de tatsız bir gelişme olarak gördüler. Zira Orban kaybetseydi "otoriterliğin, popülizmin iflası" söylemiyle bir güzel Türkiye ile benzetme yapıp motivasyon depolayacaklardı.
***
Şimdilik Macaristan'ın Türkiye'den ne kadar farklı olduğunu söyleyerek konuyu geçiştirdiler. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu bu tezi genişçe seslendirdi. Ancak daha dikkatli muhalif yorumcular iki ülkenin farklarına rağmen alınması gereken derslere odaklandılar. Macaristan'daki 6'lı muhalefetin önseçim yaparak ortak bir isimde birleşmesi beklenen sinerjiyi, vizyonu ve alternatifi oluşturamadı. Yine Macar muhalefetinin AB taraftarlığı üzerinden Orban'ın zaferini engelleyememesi dış desteğin seçim sonuçlarına nasıl yansıyabileceği konusunda önemli işaretler taşıyor. Mesele popülizmin yeni bir başarısı denilerek de geçiştirilemez.***
Önümüzdeki dönemde Macaristan örneğinden yola çıkarak "seçilebilecek aday tartışması" yeniden yoğunlaşır ve Kılıçdaroğlu'nun adaylığı aleyhine kullanılırsa şaşırmam. Bu itibarla İmamoğlu'nun "CHP'nin ve benim adayım Kılıçdaroğlu" açıklamasını sahneden çekilmek olarak görmüyorum. Son günlerin yaygın tabiriyle yeniden konumlanma. İmamoğlu'nun 2023 seçimleri için aday olma şansını daha dolaylı söylem ve taktiklerle denemeye devam etmesini bekliyorum. Cumhurbaşkanı seçilme hayalini 2028'e erteleyebileceği görüşüne katılmıyorum. O tarih için siyasi plan yapan çok isim var ve altı yıl içinde çok şey değişir.***
Muhtemel öneri, 6'lı masadaki genel başkanların cumhurbaşkan yardımcılığı ve bakanlar olarak görev alması ise hâlâ soru şu: Nasıl bir ortak cumhurbaşkanı adayı? Parlamenter sisteme uygun bir koordinatör cumhurbaşkanı mı yoksa Erdoğan'a rakip olabilecek liderlik iddiasında bir başkan mı? Muhalefet cenahındaki "Yeni bir Erdoğan seçmeyeceğiz" söylemi çok naif kalıyor. Öyle bir aday bulmalılar ki seçimi "liderlik yapacak başkan" gibi almalı, sonra masadaki genel başkanların bitmek bilmeyecek taleplerini koordine edecek sembolik cumhurbaşkanına dönüşmeli. Muhalefetin çelişkisini Kılıçdaroğlu, İmamoğlu ve Yavaş profillerinden birini tercih ederek çözmesi de çok zor. Koordinatör cumhurbaşkanı mı yoksa liderlik edecek cumhurbaşkanı olmak mı daha zor derseniz ben ilki derim. Tam bir kırk katır, kırk satır durumu.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz