Uluslararası siyasette yeni bir dönemin emareleri ortaya çıkarken Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye siyasetini yenileme hamlesini başlattı bile. Elbette geçen Çarşamba AK Parti Grup toplantısında yaptığı konuşmadaki reformcu vurgularından bahsediyorum. Dünyanın siyasi ve ekonomik bakımdan "tarihi bir dönemden geçtiğini" söyleyen Erdoğan'ın serbest piyasa ekonomisi kurallarına, şeffaflığa, demokrasiye, kalkınmaya, hukuk devleti ilkesine vurgu yapması birçok çevrenin dikkatini çekti.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
"Ülkemizi yerli ve uluslararası yatırımcılar nezdinde riski az, güveni yüksek, kazancı tatminkâr bir cazibe merkezi haline getirmekte kararlıyız" cümlesi de yeni ekonomi politikası olarak okundu. Alanım olmadığı için ekonomiyi uzmanlarına bırakarak kabaca beklentimi söyleyeyim: 2014 ya da 2011 öncesi gibi, daha ortodoks anlamda piyasacı bir ekonomiye gitmediğimiz ve hibrid bir döneme geçileceği görüşündeyim.
***
Erdoğan'ın küresel sistem ile bölgemizdeki barış ihtiyacına yaptığı vurgular dünkü yazımda bahsettiğim önümüzdeki dört yıllık dünya siyasetine yönelik mesajlardı. Biden yönetimi ile şimdilik mahiyeti kısmen tahmin edilen, performansı ise öngörülemeyen bir yeni ABD küresel rolü ile karşılaşacağız. Her halükârda büyük güç rekabeti anlamında bir değişim dönemine giriyoruz.***
Erdoğan'ın dönemsel değişiklikler yapması "dün dündür, bugün bugündür" tercihleri değil. Aksine "güçlü ve büyük" Türkiye davasını hayata geçirmedeki gerçekleri okuma ve hızla uyum sağlayabilme kapasitesidir. Mücadelesini yeni bir safhaya taşımaktır. Erdoğan, Türk halkının refahını sağlamak ve Türkiye'yi uluslararası sistemde etkin aktör haline getirmek için hesaplaşma ile reformu birlikte götürmektedir. Bu özelliği ile düşüşe geçtiği iddia edilen dönemlerde yeniden seçmenin umudu olabilmeyi başarıyor. 18 yıldır girdiği bütün seçimleri kazanmasının arkasında bu irade var. Onun mücadele azminin keskinliğinden gözü kamaşanlar, Erdoğan'ın bazı ısrarlarına takılarak ideolojik ya da duygusal davranacağını sanıyorlar. Reformcu adımlarını ya da fedakarlıklarını öngöremiyorlar. Erdoğan liderliğinin yenilenme kapasitesi neye bağlı? Milletin maslahatını ve devletin selametini her şeyin üstünde görmesindedir. Her türlü kaygı ve duyguyu bu iradeyle yönetmesidir. Gerekli gördüğü noktada fedakârlık yapabilmesidir. Siyasetin sıkıştığı konularda reformu, değişimi önceleyebilmesidir.