Katılımı ve polemiği yüksek 2020 seçimlerinde Biden'ın yeni ABD başkanı seçildiği cumartesi günü netleşti.
Trump'ın davalarla ve mitinglerle sonuçlara itirazı mümkünse de bu çabaların hiçbirinin etkili olmayacağı eşi ve damadının "yenilgiyi kabul et" çağrılarından bile anlaşılıyor.
Yüksek mahkemenin posta ile kullanılan oylara dair de Trump'ın istediği kararı alması beklenmiyor.
Trump'ın seçimdeki güçlü desteği mitinglerle koruyarak kendini olası davalardan koruma derdinde olduğunu sanıyorum.
Gözler Biden'ın ekibini kurmasında ve politika önceliklerini belirlemesinde.
Biden'ın ilk işi, içerideki kutuplaşmayı toparlamak.
Kovid-19 salgını ve ırkçılıkla mücadeleye odaklanmak.
Bunları "pes etmeyen Trump" olgusunu da düşünerek yapmak durumunda.
Biden'ın "ABD'yi iyileştirme" politikalarını "Trump'ın verdiği zararları telafi etmek" şeklinde sloganlaştırması bir sürpriz olmaz.
Trump karşıtı geniş bir koalisyonun adayı olarak seçilen Biden için bu slogan kullanışlı ise de içeriyi toparlamak için somut başarılara ihtiyacı olacak.
Kurumların siyasetinin geri döneceği düşünülürse bu geniş koalisyonu tatmin etmek hayli müzakere demek.
***
Biden'ı dışarıda ise yeni bir düzen kurma sınaması bekliyor.
Geri sarılabilecek bir film yok ortada, yeni bir hikâye yazmak da zor.
Trump'ın ikili ilişkiler temelinde daha kaotik hale getirdiği "liberal düzen" zaten
Obama döneminde çatırdıyordu.
Biden yönetiminin "üçüncü Obama" döneminden ziyade Obama'nın ikinci dönemi ile Trump arasında bir yerde olma ihtimali yüksek.
Uluslararası kurumları ve ittifakları güçlendirme hedefi önce ABD'nin çıkarları ve izolasyoncu geleneğin gücü ile karşılaşacak.
Biden'ın Çin ile kısmi,
Rusya ile daha geniş bir yeni dengelenme peşinde olması bekleniyor. AB ile safları sıklaştırmaya çalışacaksa da Transatlantik ittifakın "yeni bir liberal düzen" kurabilmesini beklemiyorum.
Bu da büyük güç rekabetinin Biden döneminde de yeni konfigürasyonlarla devam etmesi demek. ABD'nin sert gücünü seçmece kullanmaktan öteye geçemeyeceği, bunun da düzen kurmaya yetmeyeceği görüşündeyim. Biden'ın
Türkiye politikası küresel güç dengeleri ve Ortadoğu'daki tercihleriyle bağlantılı olacak.
NATO'yu güçlendirerek Rusya'yı karşısına alması durumunda Türkiye kritik önemde olur.
Hem NATO içi dayanışma yönüyle hem de Rusya'yı Libya, Suriye ve Kafkaslar'da fiilen dengelemesi yönüyle.
Doğu Avrupa ve Karadeniz de Ankara'nın etkili olacağı bölgeler.
S-400 krizi yönetilebildiği takdirde, Rusya ile ilişkiler gerilimden ziyade çıkar ortaklığı getirebilir. Ortadoğu'ya gelince dört yıllık Trump baskısından sonra İran'ın Biden'ın yeni anlaşma isteğini kabul etmesi kuvvetle muhtemel. Tahran'ın kısmen de olsa sistem içerisine çekilmesi Körfez başkentlerini ve Tel Aviv'i rahatsız edecek. Dahası, Türkiye, İran, İsrail, Mısır ve Körfez arasındaki güç denklemini etkileyecek.
Washington ile Ankara arasında ilk altı ayın karşılıklı olarak dikkatli yönetilmesi gerekiyor. Zafer havasıyla gelen Biden ekibinin artık Obama dönemine dönülemeyeceğini ve Trump etkisinden ise kolayca kurtulamayacaklarını görmesi lazım.
Türk-Amerikan ilişkilerinin yeni bir sayfa açılmasına ihtiyacı var; CAATSA yaptırımlarına ya da YPG'ye "devlet kurdurma" fantezilerine değil.
Bu da yeni yönetimin Türkiye'nin bölgesel ve küresel düzlemde etkin rolünü fark eden, realist bir yaklaşımıyla mümkün olur.
2013'den bu yana zaten çok yüklü olan ikili ilişkiler seçim dönemi söylemleri ile gölgelenmemeli. Rus lider Putin'in çok sayıda alandaki rekabete rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan ile çalışabildiği bir dünyada Biden yönetiminin gerilimi seçmesi "stratejik körlük" olacaktır.
Demokratların belli bir süre için "ideolojik" önyargılarını kenara bırakmaları hem Washington hem de Ankara'nın lehine.