New York Times'ın İstanbul'daki koronavirüs vaka sayısı ile ilgili algı kampanyasına aldırmayın.
ABD, virüsle mücadelede dünyanın gözünde "başarısız" ilan edilen ülkelerin en başında geliyor.
Salgının son baharda ikinci dalgasının gelmeyeceğini savunan Başkan Trump, basın toplantısında sağlık yetkililerinin "geleceğini" söylemesi üzerine pozisyon değiştirmek zorunda kalıyor.
"Tekrar gelirse onu kolaylıkla yok edebiliriz" söylemine sarılıyor.
Trump'ın kaygısı, virüsün Kasım seçimlerini kendisi için açık bir yenilgiye çevirme ihtimali.
İşsizlik başvuruları her hafta artarken, Trump'ın ekonomi kozu elinden çıkıyor, rakiplerinin tezi haline geliyor.
Obama'nın başkan yardımclığını yapan J. Biden etrafında toparlanan Demokratlar, önceki salvoları geçiştiren Trump'ı bu salgının olumsuz tesirleri vesilesiyle alt etmekte kararlılar.
Şimdiden 2020 ABD Başkanlık seçimlerinin çok zorlu geçeceği aşikâr.
Seçiminden bugüne 3,5 yıldır kendisine komplolar kurulduğunu düşünen Trump, kolay pes edecek biri değil.
Seçimleri kaybetmemek için çok şeyi göze alacaktır.
Ben de bugün spekülatif bir senaryoyu dillendireceğim.
Çin'i suçlamaktan öteye gidilebilir mi?
Amerikan halkına yeni "ortak bir tehdit" üretmek ve gerekirse o düşmana karşı da kolay zafer kazanmak Trump'ın işine yarayacak bir taktik olabilir.
Trump'ın Çin'in virüsün yayılmasındaki sorumluluğunu kullanmayı devam ettirmesi ve hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat seçmenin bu suçlama üzerinde birleşmesi sebebiyle zihinlere önce Çin gelebilir.
Ancak ABD'nin önümüzdeki onlu yıllarda temel rakibi olan Çin'e karşı yapılacak kısa vadeli, hızlı hamlelerin maliyeti de yüksek olur.
Ekonomik olarak da siyasiaskeri olarak da…
Başkan olduktan sonra Pekin'e ticaret savaşı ilan eden ve yakınlarda yeni ABD-Çin Ticaret Anlaşması ile zafer kazandığını düşünen Trump, bütün söylemine rağmen 200 milyar dolar değerindeki anlaşmayı korumaya çalışacaktır.
Kongre'nin Çin'in dava edilmesi arayışlarına destek vermesi ve ABD'nin hassas ürünlerde Pekin'e bağımlılığını azaltmak yönünde politika belirlemesi de muhtemel.
Çin ile kapışmak seçim öncesi "çok maliyetli" bir seçenek olabilir.
ABD ve Çin arasında kontrolden çıkabilecek yoğun bir gerilim ABD ekonomisini de vuracağı için Trump buna yanaşmayacaktır.
Ona daha kolay bir hedef ve göstermelik de olsa zafer gerekli.
Hedef, İran olabilir mi?
Son günlerde Trump'ın İran'ı eleştirmesi dikkat çekiyor.
Bu, ABD Başkanı için "İran ile kriz bir seçim malzemesine dönüşebilir mi?" sorusunu akla getiriyor.
3 Ocak'ta Kasım Süleymani'nin öldürülmesi ile başlayan süreç hala sıcak.
Koronavirüs bile Trump Yönetiminin İran'a yönelik "maksimum baskı" politikasını ve ağır yaptırımları etkilemedi.
İran kontrolündeki milislerin Irak'ta ABD askeri varlığına olası yeni saldırıları ise her zaman çatışmayı tetikleyebilecek potansiyelde.
Nitekim Nisan ayının başında Trump, İran'ın Irak'taki ABD askerlerine yönelik "sinsi bir saldırı planladığını, bedelinin ağır olacağını" söylemişti.
Halen ABD ve İran, Irak'ta yeni hükümetin kurulması ile ilgili de siyasi nüfuz kavgası veriyor.
Geçen hafta da Basra Körfez'inde İran botlarının ABD donanmasını taciz etmesi Washington ile Tahran arasında yeni bir polemik üretti.
Trump, "taciz olursa İran'ın tüm savaş gemilerini yok etmeleri için talimat verdim" açıklaması yaptı.
Tahran'ın cevabı ise "karşı vur emri" ve "ABD, silahlı kuvvetlerini Koronavirüs'ten kurtarmaya baksın" cümlesi oldu.
Her iki başkentin virüsle mücadelede başarısız olması olası bir kontrollü çatışmadan medet umabileceklerini düşündürüyor.
Yaptırımlar ve Kasım Süleymani'nin öldürülmesi İran'daki sertlik yanlılarını zayıflatmadı.
Aksine bölgeye yönelik hırslarını tazeledi.
ABD ile yeni gerilim, İran eliti için virüs ile mücadeledeki başarısızlığı da dışarıya fatura etmeye yarayabilir.
Koronavirüs eski gerilimleri canlandırmaya yeni mazaretler üretebilir.
Not: Milletimizin 23 Nisan Bayramını ve Ramazan ayını tebrik ederim.