Esad rejiminin topçu ateşiyle Taftanaz gözlem noktasında 5 askerimiz şehit oldu.
Milletimizin başı sağ olsun.
Bir hafta sonra yapılan saldırı Rus heyeti ile ikinci İdlib görüşmesi devam ederken gerçekleşti. Bu saldırıyla Şam, Türkiye'nin Esad güçlerinin şubat sonuna kadar Soçi mutabakatı sınırlarına çekilme uyarısına uymayacağını açıkça gösteriyor.
Ankara ise kararlı.
İdlib'de "çatışmaları önlemek, hudut güvenliğini sağlamak, göçü ve insanlık dramını engellemek" amacıyla gözlem noktalarına takviye göndermeye devam ediyor.
Elbette İdlib'deki diğer gözlem noktalarının güvenliğini sağlamak birinci öncelik. Ancak takviyenin sadece gözlem noktalarını korumakla yetinmeyeceği açık.
Devamında sınırları uzun süre korunacak şekilde çizilecek bir güvenli bölge oluşturulmalı. Yani, Ankara, terörle mücadeleyi içeren kapsamlı bir İdlib harekâtını uygulamak zorunda.
Kapsamlı operasyonun koordinatları da bölgenin sürdürülebilir olmasını sağlayacak şekilde belirlenmeli.
Moskova ile yürütülen müzakere önemli olmakla birlikte bu saatten sonra sahadaki operasyonun durdurulmaması gerektiği aşikâr.
Sert caydırıcılık
Operasyonun selameti için Esad güçlerinin sert bir şekilde caydırılması gerekiyor. Zira Şam'ın saldırıları durmayacak.
Tek anlayacağı şey, ağır şekilde caydırılmaktır.
Unutmayalım, Esad, Suriye iç savaşının başladığı 2011 yılında 21 milyon olan nüfusunun yaklaşık 1 milyonunu öldürdü.
7 milyon vatandaşını da ülkeden sürdü. Şimdi İdlib'de 3 milyonu Türkiye sınırına yığarak mezhepçi temizlik harekâtını tamamlama niyetinde.
Şurası net: Esad rejiminin saldırıları Türk ordusuna daha fazla kayıp verdirme hedefi güdüyor. Türk ordusunun orantılı şekilde misilleme yapmasını da çok umursamıyor.
Hatta yüzbinlerce insanı katleden bir rejim olarak, çok sayıda askerini de gözden çıkarabilir. Şam'a daha ağır bir mesajın verilmesi gerekiyor.
Seçenekler
İdlib krizinde Türkiye'nin önceliği insani dramı engellemek. 3 milyon Suriyeli'nin sınıra yığılmasının önüne geçmek. Ve sınırlarımızın güvenliğini sağlamak. Bunun için Ankara'nın önünde iki seçenek var. İlki, muhalefetin gündeme getirdiği gibi "gözlem noktalarını boşaltma" seçeneği. Ancak bu durumda sivil katliamı devam edecek. Sınır güvenliğimiz tehlikeye girecek. Ve İdlib'den ülkemize mülteci akını hızlanacak. Bu seçenekte mevcut güvenli bölgelerin de istikrarsızlaşacağı ve tehlikeye gireceği açık. İkinci seçenek, hem Moskova ile müzakereyi sürdürmek hem de Esad rejimine sahada kararlılığı gösterecek ölçüde kapsamlı operasyon yapmak. Moskova'nın Şam'ın saldırılarını engellememesi durumunda İdlib krizi yeni bir safhaya taşınır. Ankara, Esed rejimini caydırmak için daha sert yöntemleri gündemine alabilir. Bu aşamaya gelmeden Moskova'nın bir uzlaşı üretmesi rasyonel olacaktır. Diğer kritik nokta da milyonların harekete geçmesiyle İdlib krizi kaçınılmaz şekilde uluslararasılaşacaktır. Avrupa demokrasilerini zora sokacak bu akın karşısında uluslararası kamuoyunun harekete geçmesi gerekir. İdlib'deki saldırılar bağlamında AK Parti Sözcüsü Çelik'in "NATO, doğası gereği Türkiye ile dayanışma içinde olmalı" cümlesinden anlaşılan Ankara, Batı başkentlerine konuyla ilgili son uyarılarını gönderiyor. Ankara'nın üzerine yıkılan yük tüm Avrupa başkentlerinin hissedeceği ölçüde olacak.