Esad rejimi ile gerginlik sıcak çatışmaya döndü. Gidişat, sahada askeri operasyonların öne geçmesi yönünde. Kritik soru, "Türkiye'nin İdlib'te ikinci aşamaya geçip geçmediği." İkinci aşamadan kastım sahada alan hakimiyetine yönelmesi. Öncelikle gözlem noktalarının takviyesi ve çevrelerindeki bölgede hakimiyet sağlanması. Ayrıca, mülteciler için sınırdan içerde 30-40 km'lik bir güvenli bölge kurulması. İdlib'de gerginliğin bu kadar yükselmesinin sebebi HTŞ hareketlilik içinde olmamasına rağmen Rus-Esad güçlerinin "terör saldırısı" mazeretiyle sürekli ateşkesi bozmaları. Ateşkesi muhafaza için Ankara büyük bir sabır gösterdi. Karşı taraf ise okul ya da hastane dinlemeden sivilleri bombalamaya devam etti. Esad güçlerinin Maraat el Numan'dan sonra Serakib ilçesine ve M-5'i tümüyle kontrole yönelmesi Ankara'nın kabul edemeyeceği bir adım oldu. Açık ki, Esad güçleri Türkiye'nin gözlem noktalarından çekilmesini sağlama niyetinde. Şam'ın cüretkâr saldırıları karşısında sahayı hareketlendirmekten başka yol kalmadı. Muhalif grupların operasyonel hareketliliğine ek olarak Ankara, gözlem noktalarını takviye ediyor. Gözlem noktası kontrolünden alan hakimiyetine geçiyor.
Erdoğan'ın mesajı
Ankara, Şam'a İdlib'i tümüyle ele geçirip Suriyelileri Türkiye'ye göçe zorlayamayacağını göstermek niyetinde. Başkan Erdoğan'ın dünkü Ukrayna seyahatine çıkarken basına yaptığı açıklama, saldırı durumunda Esad rejimi ile sıcak çatışmadan kaçınılmayacağını gösteriyor. Çatışmaların İdlib'in yanı sıra Halep, Tel Rıfat, Ayn İssa ve Fırat'ın doğusuna sıçrama ihtimali bulunuyor. Merak edilen şey, Ankara'nın bu kararlılığına Moskova'nın nasıl yaklaşacağı. Son dönemdeki iş birliği çerçevesini Esad'ın hırsları için tehlikeye atıp atmayacağı. Ankara'nın Moskova'dan beklentisini Erdoğan açıkça ifade etti: "Özellikle Rus yetkili makamlarına muhatabımız siz değilsiniz, tamamıyla rejimdir, bizim önümüzü kesme gibi bir durum söz konusu olmasın." Esad güçlerinin vurulacağı mesajı Ankara ve Moskova arasında İdlib geriliminin yeni bir yaklaşımla yönetileceğini anlatıyor.
Ortak çıkarları hatırlama zamanı
Türk ve Rus subayları arasında askeri anlamda sorun çıkmaması için bilgi paylaşımı önemli. Moskova'nın Ankara'nın İdlib'deki hayati çıkarlarını göz ardı etmekten vazgeçmesi lazım. Gittikçe ağırlaşan saldırgan yaklaşım derin bir insani kriz yaratmakta. Bu da, Astana sürecini işlevsiz hale getiriyor. Türk-Rus ikili ilişkileri ABD'yi dengeleme parantezinden çıkarılmadıkça "stratejik bir iş birliği" düzlemine çıkarılamaz. Moskova, Ankara'nın S-400'lerden enerjiye kadar yürütülen iş birliği için yüklendiği maliyetleri görmezden gelirse ABD'ye endeksli kırılgan bir ikili ilişkiden fazlasını hedeflemiyor demektir. Avrupa-Kuzey Afrika-Ortadoğu denkleminde güç projeksiyonu yapan Rusya, Türkiye'nin bu bölgelerde aktif bir aktör olduğunu hatırlamalı. ABD ve AB'nin İdlib'deki katliama seyirci kalması durumunda ise mülteci sorununun Avrupa başkentlerini vurması çok yakındır. Rusya'nın Avrupa demokrasilerini baskı altına almasının önünde Türkiye'nin Suriye'deki insani odaklı politikası bulunuyor. AB, sınırlarını Türkiye'nin koruduğunu hiç unutmamalı.