Seçimlere iki gün kaldı. Son haftalarda her iki ittifak da kararsız seçmenlerini sandığa götürebilmek için yoğun çaba gösterdi.
Bu çabaların sonucunu sandık başındaki kararsız, kırgın seçmen belirleyecek. İnanıyorum ki, eleştiriler, kırgınlıklar yerini sandık başı rasyonalitesine ve aidiyet duygusuna bırakacak.
Parti liderleri ve adaylarının yaptıkları, söyledikleri hatırlara gelecek ve kararlar öylece netleşecek.
Ülkemizin geleceğinin hangi ittifakın kazanmasıyla daha iyi olacağına dair son değerlendirmeye yapılacak.
Belediyecilik ile ülkenin istikrarı ve selameti birlikte muhasebe edilecek.
***
31 Mart'ın yakın siyasi tarihimizin en ilginç yerel seçimi olduğu muhakkak. 17 yıllık iktidar da muhalefet de heybelerindeki her şeyi seferber etti.
Cumhur İttifakı, Türkiye'nin iyiliğinin istikrardan geçtiğini ve başarısızlık durumunda dış güçlerin ülkeyi tökezletme umuduna kapılacağını
"beka söylemi" ile anlattı.
Türkiye'ye zincir vurmak isteyenlerin, komplo kuranların bu seçimlerde el altından nasıl çalıştığını açıkladı. PKK ve FETÖ'nün karşı ittifaka açık desteğini kitlelere gösterdi.
Başkan Erdoğan bununla yetinmedi.
AK Parti iktidarında yapılan hizmetleri, projeleri il il dolaşarak anlattı. Seçmene tehlikeyi de gösterdi. Sorunları çözme kapasitesinin ve iradesinin yine Cumhur İttifakı'nda olduğunu da açıkladı. Dahası, kırgınlıkları bildiğini belirterek partisinin bunu aşacağı sözünü verdi. Seçmenden, muhalefetin taktiği olan
"ders verme" söylemine kapılmamalarını istedi.
Ve
"geleceğine sahip" çıkacak bir sağduyuya çağırdı.
***
Millet İttifakı, ise bu seçimlerde daha cüretkar davrandı.
Söylemiyle değil, yaptıklarıyla ve işbirlikleriyle... Önceden çok sık kullandığı argümanları yutkunarak sakladı. Sözgelimi
"tek adam" suçlamasıyla
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedef almadı. İktidara
"ders vermek" söylemini öne çıkardı.
Kendi hizmet iddiasını değil karşı tarafı konuştu. Belediye başkanı adaylarından
"öfke" ve
"intikam" duygularını gizlemelerini, sabırla seçmene ulaşmalarını istedi. Büyük mitinglerle gövde gösterisi yapmadı.
Hem öfkeli tabanını kontrol edemediğini daha önceki seçimlerden bildiği hem de bunun Cumhur İttifakının muhafazakar seçmenini ürküteceğini düşündüğü için bu yolu seçti. Hatta Kılıçdaroğlu başarılı olmaları durumunda
"erken seçim" istemeyeceklerini bile söyledi.
***
Tüm çabalara rağmen Millet İttifakı bu seçimlerdeki
"gizli ve çok katmanlı" yaklaşımını gözlerden kaçıramadı.
Önce HDP, işbirliğini açık etti. Sonra Kılıçdaroğlu,
"YPG bize saldırmaz" ve
"İslam dünyasından kaynaklanan terör" cümlelerini kullandı.
Yine, Akşener, Antalyalılara
"teröristler" diye hitap ederek terör kelimesini sıradanlaştırdı.
"Mehmetçik hapiste" sözüyle FETÖ'ye selam
gönderdi. En vahimi de Millet
İttifakı partilerinin listelerindeki
324 PKK'lı aday olduğu
iddiasıydı. Eski TBMM
Başkanı Cindoruk, CHP'nin
söylemediklerine tercüman
olmaktan geri kalmadı:
"Cumhuriyetin kurucu rejimi parlamenter demokrasinin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nden intikam seçimidir." Başarı durumunda gizlenen
"öfke" duygularının 1 Nisan
sabahı sokaklara çıkması ise
kuvvetle muhtemel. Kararsız
seçmen sandık başında hem
AK Parti'nin performansını ve
Erdoğan'ın milletimiz için önemini
hatırlar. Hem de muhalefetin
gizli-kapaklı taktiklerini
anımsar. PKK ve FETÖ'nün
nereye destek verdiğini de bilerek
son kararını verir.