Trump, İsrail yayılmacılığını meşrulaştırmak için bir adım daha attı. Geçen yıl mayıs ayında Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımıştı. Önceki gün de "52 yılın ardından ABD için İsrail'in Golan Tepeleri üzerindeki egemenliğini tam olarak tanımanın zamanı geldi" açıklamasını yaptı. Dünya başkentlerinden bu kararı reddeden tepkiler geldi.
Başkan Erdoğan da "işgalin meşrulaştırılmasına asla izin vermeyiz" beyanında bulundu.
Elbette Trump, "Golan Tepeleri" açıklamasıyla 9 Nisan'da seçimleri olan Netanyahu'ya açık destek veriyor. Dışişleri Bakanı Pompeo'yu İsrail'e göndermekle yetinmedi. Gelecek çarşamba da Netanyahu'yu Beyaz Saray'da ağırlayacak.
Netanyahu'ya seçim desteğinin yanı sıra, Golan Tepeleri'nin İsrail için stratejik önemi belli.
Şam'a 60 km olan bu tepelerden Suriye kontrol edilebilir.
Golan'da su kaynakları ve 20 bin Yahudi yerleşimci var. Bu açıklama Amerikan siyaseti açısından da anlamlı.
Trump, geleneksel olarak Demokratlara yakın olan Yahudi lobisini yanına çekmeye çalışıyor. Kongre'de elini güçlendirmek ve olası bir yargılamayı (impeachment) önlemek için hazırlık yapıyor.
Ancak bütün bu güncel siyasi çıkarlardan daha fazlası var.
Trump, ABD'nin Ortadoğu ve İsrail politikasını değiştiren bir yolda kararlılıkla yürüyor. Bu yol, Arap-İsrail çatışmasının çözümündeki mevcut uluslararası çerçeveyi yıkmak üzerine oturuyor.
***
BM Güvenlik Konseyi'nin 242 ve 497 sayılı kararları İsrail'in 1967 savaşı öncesi sınırlarına dönmesini gerektiriyor.
Toprak ilhakını geçersiz sayıyor. Doğu Kudüs ve Golan Tepeleri'nde İsrail'in egemenliğini tanıyan Trump işte bu çerçeveyi tanımıyor.
Ve yol haritasında sadece bir eksik kaldı:
Batı Şeria.
Batı Şeria'yı da İsrail'in elini güçlendirecek bir şekilde gündeme getirirse şaşırmayalım.
Bu adımlar, damadı
Kushner'in yürüttüğü ve nisanda kamuoyuna açılması düşünülen "Asrın Antlaşması"na hazırlık mahiyetinde. Trump'a sorarsanız, bu adımlar hep Arapİsrail barışını temin etme gayesi güdüyor.
Obama dahil önceki Amerikan başkanlarının yapamadığını yeni bir pazarlık yoluyla gerçekleştiriyor...
Arapları, Filistinlileri çözüme zorluyor... Bu yaklaşım barış getirmeyeceği gibi, ABD gibi süper bir gücün hukuk tanımazlığı çok sayıda yeni sorun üretecek.
***
1- Dünyanın başka yerlerinde de işgal sonucu toprak ilhakını meşrulaştırabilir.
BM kararlarını yok saymada sıraya girecek başka ülkeler de var.
Rusya'nın Kırım'ı ilhakı akla gelen ilk örnek.
2- ABD uzlaştırıcı pozisyonunu kaybetmekle kalmaz.
Olası bir barış için İsrail sağını geri adım attırabilecek marjı da yitirir.
Ne 2010 Suriyeİsrail görüşmelerine ne de Oslo Sürecine geri dönülebilir.
3- İsrail siyasetinde "barış için toprak verelim" fikri tümüyle terk edilecek. Arap isyanları ile önü açılan İsrail sağının yayılmacı emelleri Trump'ın desteğiyle diğer aktörleri de baskı altına alacak.
4- İran tehdidi ile Arap liderler baskılansa bile halklar bu işgalleri tanımayacak.
Yayılmacılıkta zafer ilan eden İsrail, Ortadoğu ve İslam dünyasında kalıcı düşman olarak kodlanacak. Bu durum İsrail ve Batı karşıtı bir radikalizmi tetiklemekle kalmayacak.
Onursuz dayatmaya göz yuman Arap yönetimleri derin bir meşruiyet krizine düşecek.
5- Filistin meselesi Ortadoğu'da savaşın ve terörün kurutulamaz bir kaynağına çevrilecek. Her koşulda Trump, radikal etkileri olacak bir yol haritasında yürüyor.
Bölgemizde
yeni çatışma tohumları ekiyor.