Başkan Trump'ın adamları Bolton, Dunford ve Jeffrey, bugün Ankara'da. Ziyaretin amacı "Suriye'den çekilme kararının" uygulamasını Türkiye ile koordine etmek. Zorlu bir müzakere bekliyor tarafları. Dahası, Dışişleri Bakanı Pompeo ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton'ın son açıklama ve ziyaretlerine bakılırsa daha kapsamlı başka bir çaba söz konusu. Bolton Ankara'dan önce Tel Aviv'e uğradı. Pompeo da yarından itibaren bir haftalık Körfez turuna çıkıyor. Bu ziyaretler gösteriyor ki, Trump'ın adamlarının gündeminde İran'ı sınırlandırma ve YPG dahil, müttefikleri koruma ve teskin etme hedefi de bulunuyor. Çekilme sürecini hem yavaşlatıyorlar hem de uzatıyorlar. Başkanın adamları uygulamada öyle bir tavır alıyorlar ki başkanlarının kararını hükümsüz hale getiriyorlar. Bu da Mattis'in Savunma Bakanlığı'ndan istifasını anlamsız hale getiren bir gidişat. Uzun vadeli bir Suriye politikası oluşturamayan Trump yönetimi, kendi içindeki çelişkileri sebebiyle "çekilme" konusunda savrulma yaşıyor. Zira yeni bir Suriye politikası yeni Ortadoğu politikası demek.
Bir türlü birleşmeyen gündemler
Görünen o ki, Trump ile adamlarının (Pompeo, Bolton ve Jeffrey) Ortadoğu perspektifi de ayrışıyor. Başkan, "İran, Suriye'de istediğini yapabilir" derken onlar yeni bir İran karşıtlığı kampanyası peşinde. Pompeo'nun uzun Körfez turunun başka ne gibi bir anlamı olabilir? İsrail ve Suudi Arabistan'ın İran kaygılarını teskin etmekten fazlası var gibi. Sanki adamları, Trump'tan farklı bir İran politikası oluşturmaya çalışıyor. Trump'ın İran'ı sınırlandırmaktan anladığı Pomepo'nun meşhur 12 şartı değil.
Nükleer anlaşmayı yeniden müzakere etmeyi yeterli buluyor. Bu yaklaşımın Obama döneminin İran politikasından bile daha pasifist olduğu açık. Ancak hepsinin İran karşıtı olduğu bilinen adamları ise daha kapsamlı bir sınırlandırmanın arayışında. Başkan, "Türkiye, Rusya ve İran, DEAŞ ile mücadeleyi bitirsin" derken adamları Türkiye'nin Deaş ile mücadele etmesini imkansız hale getirecek açıklamalar yapıyor. YPG kontrolündeki bölgenin korunmasını istiyorlar. Yani Türkiye'nin, DEAŞ ile savaşırken Suriye'de bir derinlik kazanmasını engelleme peşindeler. "Kürtleri Türkiye'nin katliamından koruma" söylemiyle YPG-PKK'nın tasfiyesini önlemek adına. ABD medyası da Türkiye'nin DEAŞ ile mücadelede ABD'den istediği "lojistik desteği" sorguluyor. "Ankara başaramayacak, çekilmekten vazgeçelim" noktasına taşımaya çalışıyor. Şimdiden Trump çekilme için bir süre koymadığını söyleme noktasına geldi bile.
Çekilmeme kıvamında çekilme
Başkanın adamları Trump'ın çekilme kararını öyle şartlara bağlıyorlar ki şu soru akla geliyor. Bürokratlar eliyle aslında başladığımız noktaya geri mi geldik? Senatörlerin, bürokratların açıklamalarına göre ABD çekilse bile hem DEAŞ'i bitirecek, hem YPG'yi koruyacak hem de İran'ı sınırlandırma devam edecek. İyi de, adamlara sorarlar, mevcut halinle yapamadığınızı çekildikten sonra nasıl yapacaksınız? Askerleri çekip, sanki çekmemiş gibi hedefler koymak mümkün değil. Ankara'dan DEAŞ ile mücadeleyi devr alması istenirken YPG'ye hiç bir şartta dokunmamasını istemek ciddi bir çelişki. Zamanlama ve yol haritası konuşulabilir. ABD'nin Suriye'deki üslerinin bir kısmı Türkiye'ye devr edilmeden ve dolayısıyla Ankara o bölgede bir derinlik kazanmadan DEAŞ ile etkili mücadele zemini oluşturulamaz. Bu da YPG'nin en azından belirli bölgelerden ayrılması demek.
Başkanın adamlarının çekilmeyi uzatarak anlamsızlaştırmada yeni manevralar peşinde olduğunu öngörebiliriz. "Madem asker çekiyoruz bari Suriye'de diplomatik bir atak başlatalım" diyebilirler. Bu durumda Astana süreci ilk hedef olacaktır. Jeffrey, Astana sürecinin fişini çekmekten bahsetmişti zaten. Trump'a direnen asker kökenliler gidiyor. Ama geri kalan adamları da Başkanın kararını uygulamak adına ipe un seriyorlar. Zamana oynayarak ve yeni hamlelerle çekilme kararını fiilen anlamsızlaştırıyorlar. Trump'ın yeni bir sürprizine kadar...