Milletimizin şanlı destanı 15 Temmuz'un ikinci yıldönümünü kutluyoruz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeni sisteme göre kurduğu kabinenin göreve başlaması da bu kutlama dönemine denk geldi.
Bakanlar dün, Hacı Bayram'da kılınan cuma namazından sonra 1.
Meclis'teki toplantıyla yeni bir başlangıç yaptı.
Zamanlama ve semboller Erdoğan'ın başkanlık sistemi ile birlikte "Büyük Türkiye'yi kurma" hayaline işaret ediyor: Kurtuluş Savaşı, cuma saati, Gazi Meclis ve 15 Temmuz vurgusu.
Hepsinin ortak noktası "millet iradesi" ve milletin "kutsal" değerleri...
İşte Erdoğan, ülkemizin "tarihi dönüşümünü" bu değerlere dayanarak yürütme niyetinde:
"1. Meclis gazi bir meclisti, şu anki Meclisimiz de gazilikle şereflenmiştir. Yeni yönetim sistemimizin merkezi olan Cumhurbaşkanlığı Külliyesi de gazi bir mekândır...
Ezanları susturmamak, bayrağı indirmemek için alın terimizle gerektiğinde canımızla mücadelemizi sürdürüyoruz. Türkiye'mizi muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkaracağız.
Geleceğimize güvenle bakabileceğimiz bir Türkiye inşa edene kadar dur durak bilmeden çalışacağız."
***
Muhafazakâr-İslami köklerden gelen Erdoğan'ın değer dünyasında Kurtuluş Savaşı'nın, 1. Meclis'in ve gazi kavramının hep ayrı bir yeri olageldi.
Aslında gaza kavramı, diğer bütün kopma göstergelerine rağmen, Osmanlı devleti ile Cumhuriyet'i birbirine bağlayan bir unsurdu.
Erdoğan,
AK Parti'nin on altı yıllık Türkiye'yi dönüştürme çabasını da bu semboller üzerine oturttu. Şimdi yeni sisteme geçişin hızıyla Türkiye'yi "
inşa ve ihya" hamlesinde de Cumhuriyet'in kuruluş dönemine referans vermesi hiç şaşırtıcı olmadı.
Ancak bu defa kendi siyasi mücadelesine milletimizin verdiği desteği gösteren bir değerden daha güç alıyor: 15 Temmuz ruhu.
Nedir bu ruh? İç ve dış vesayet odaklarının saldırılarına karşı koyan milletimizin iradesidir.
Siyasetin üstünlüğüne, seçtiği siyasetçiye, vatanına, demokrasiye ve geleceğine sahip çıkmaktır.
"
Menderes'i kaptırdık, Erdoğan'ı vermeyiz"
diyenlerin
cesaretidir.
Bu ülkenin Suriye gibi olmasını istemeyen kahramanların canlarını feda etmesidir.
Toplumun her kesiminden vatanseverlerin
FETÖ darbecilerine geçit vermediği destanın adıdır.
İşte Erdoğan, davasının, mücadelesinin ve öfkesinin "
milletin davası, mücadelesi ve öfkesi" olduğunu söylerken de bu ruha işaret ediyor.
"
98 yıl önce olduğu gibi milli iradenin üzerinde güç tanımıyoruz" derken de bu
kutlu hissiyata başvuruyor. Ve 15
Temmuz ruhuna dayanarak yeni
Türkiye'yi inşa etmek istiyor.
***
Erdoğan'ın 1920 ile 2016'yı bir araya getiren bu sentezi aynı zamanda "
yerli-milli duruşun" tarifi. Yeni Türkiye'nin "
kimlik, değer ve dünya görüşünün" beslenme havzasını göstermekte.
Böylece 15 Temmuz ruhu köklere, kuruluşa dönerek yenilenmeyi sağlamakta. Kapsamlı ve kuşatıcı bir atılım hamlesinin "
kurucu" unsuru olmakta.
15 Temmuz ruhu son beş yılda yaşanan türbülanstan çıkışın enerji kaynağı olduğu gibi daha müreffeh ve özgür bir geleceğe ulaşmanın da ümidi konumunda.
Elbette soyut bir sembolden bahsetmiyorum. Şehitlerimizin, gazilerimizin ve o geceye dair anılarımızın hafızalarımızda taptaze olduğu bir duygu ve değer dünyasından söz ediyorum.
Daha demokratik ve daha güçlü Türkiye için 15 Temmuz ruhunun "
kuruculuğundan" kopmamak elzemdir vesselam.