Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dün Meclis'te yemini ile yeni bir devir başladı. Külliye'de görkemli törenle de yeni başlangıç taçlandırıldı. Bir numaralı cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile yeni yönetim sisteminin çatısı oluşturuldu.
Böylece, 9 Temmuz 2018 günü büyük bir değişimin vakti olarak siyasi tarihimizin sayfalarına işlendi.
Cumhuriyet döneminin tarihi yazılırken "kritik dönemeçleri" adlandırmada farklılıklar görürüz. Kimi araştırmacılar 1961 ve 1982 anayasaları dönemini 2. ve 3. Cumhuriyet olarak adlandırmayı tercih ederler.
AK Parti'nin on altı yıllık iktidarının ülkemizi dönüştürme anlamında müstesna bir yere sahip olduğu da aşikâr. Bu dönemin laikçi Kemalist düzende ciddi bir dönüşüm yarattığı konusunda geniş bir uzlaşma bulunuyor. Ancak yine de cumhurbaşkanlığı sistemine geçişe kadar yapılan değişimin dirençleri kırma ve hazırlık mahiyetinde olduğu söylenebilir.
Yeni sisteme geçişle birlikte üçüncü bir devreye ayak bastığımızı düşünenlerdenim. İlki 1923, Cumhuriyet'in kuruluşuydu.
İkincisi 1950 Demokratik hayata geçişti. Üçüncüsü de kuşkusuz 2018, cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş oldu. Bundan sonra üniversitelerimizde Türk siyasi hayatını anlatan hocalarımızın bu üç ana dönemleme üzerinden gitmesini uygun bulurum.
***
Yeni sistemin kurucu cumhurbaşkanı 9 Temmuz günü yemin eden Erdoğan oldu.
Sistem değişimi Erdoğan'ın içte ve dışta verdiği siyasi mücadele ile mümkün olduğu gibi, yeni sistemin kurumsallaşması da Erdoğan'ın karizmatik liderliği ile sağlanıyor.
Yeni sistem, seçilen her cumhurbaşkanının kendi modelini getirmesine müsait ise de teamül oluşturan bir başlangıcı yine Erdoğan yaptı. Bu başlangıç ile Erdoğan aynı anda iki fırsatı değerlendirebilir.
Hem eski parlamenter sistemin sorunlarını aşan bir hükümet sistemini kurumsallaştırır.
Böylece, yetki çekişmesini ortadan kaldıran ve bürokratik vesayete son veren verimli bir yönetim modelini hayata geçirir. Hem de AK Parti'nin on altı yıllık iktidarının getirdiği yüklerden kurtaracak bir yenilenme sağlayabilir.
Revizyona açık yeni modelle stratejik planlama ve koordinasyona ağırlık verilir.
Aktif, etkin ve risk alan üst düzey yönetim anlayışı yerleştirilir. Yapı kadar yönetim zihniyetinin de dönüşmesi gündeme alınır.
Ne de olsa yeni sistem politika oluşturmada aktörlerin rekabetine de alan açtığından statik, hantal ve vesayetçi bürokrasiyi performans ve liyakat temelinde dönüştürebilir.
***
Yeni sistemin köklü dönüşümlere yol açması zaruridir.
Hedef, Erdoğan'ın 24 Haziran seçim manifesto ve beyannamesinde vaat ettiği "
daha fazla refah, daha fazla demokrasi ve özgürlük" olduğuna göre toplumun her kesimine ulaşan bir seferberliğe ihtiyaç var.
Terörle mücadele aksatılmadan yeni devrin geleceğe dair umutları yeşertmesi asıldır.
Yapılması gerekenlerin başında mikro alanlara eğilme zorunluluğu bulunuyor. Ekonomide yapısal dönüşüm, kültür, eğitim, yükseköğretim, tarım, gıda ve hayvancılık alanları politikaların yeniden ele alınması gereken alanlar.
Yine yereli güçlendirmek AK Parti'nin öncelikleri arasında olmalı. Türkiye bugünlere gelmek için son beş yılda çok bedel ödedi.
Ülkemizi tekrar türbülansa sokmamak için geleceğimizi kapsamlı politikalarla kurma zamanı.
Bu kutlu başlangıç milletimize hayırlı olsun.